Matrix etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Matrix etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Eylül 2023 Çarşamba

Saf Simulakrlar

 

Hakikati gizleyen şey simülakr değildir.

Çünkü hakikat, hakikat olmadığını söylemektedir.

Simülakr hakikatin kendisidir. Jean Baudrillard

Jean Baudrillard’a göre Amerikan gösteri sanatı yani sinema arasında politik tasarımın çerçevesini vurgular: Sinema ya da gösterinin Watergate skandalının tasarlanma biçimi arasında hiçbir fark yoktur. Skandalın yasal merciler tarafından ortaya çıkarılması tüm dünyaya politik gösteri gerçekliğiyle yasalara saygı duyulduğunu duyurmaktı. “Watergate’in başarabildiği tek şey herkesi Watergate’in bir skandal olduğuna inandırmaktır.” 

Baudrillard’ın simülakr kavramı üzerinden orijinal kurgu vizyon zenginliği yanında kalıcılığı da “Star Trek”in (1979) sözlü tarihini ilgi çekici kılan temel nedenlerdendir.

Star Trek’in yaratıcısı bir dönem Los Angeles polis memuru ve televizyon yazarı olan Gene Roddenberry’nin yapımcılara -uzay western- olarak tanıttı. Bir zamanlar Van Gogh’un kardeşi Theo’ya yazdığı mektuplardan birinde dışavurumcu bir ifadeyle “Yıldızlara Giden Vagon Treni” olarak tanımladığı bir konsept için oldukça büyük atılım denilebilir. Gogh için yıldızları trene benzetmesi hem özgürlük hem ölüm yolculuğudur Antonin Artaud’a göre…

Star Trek, sayısız makale ve tezin açıklamaya çalıştığı gibi, onun çekiciliği elbette vahşi doğadaki silah seslerinden çok çok daha fazlasıydı. 

Roddenberry fikri tam da hedefini tutturmuştu: Her yerdeki insanlar, özellikle de Amerikalılar nihai olsun ya da olmasın, onun anlatı kurgusunun sınırlara hayran kalıyor. İkinci Dünya Savaşı gazisi Roddenberry’nin, 23. yüzyıldaki çok ırklı destanını, bağnazlığın ve önemsiz çatışmaların ötesine geçen bir evrende, soğuk savaş döneminden kalma, güven verici derecede karşı distopik bir gelecek tasavvuruyla kurgulamasından günümüzde hâlâ etkileniyoruz.

Bugün Hollywood’da olup bitenlerin ne kadarının 1980’lerde puro içen Fransız Marksist medya teorisyenleri tarafından tahmin edilmiş olması ilginçtir. Jean Baudrillard Matrix sayesinde düşüncesini dünyaya duyurdu. Ancak Guy Debord’un medya teorisi çevrelerinin dışında büyük ölçüde unutuldu. Ancak hem onun “Gösteri Toplumu” hem de Baudrillard’ın “Simulakr” kavramı ise günümüzde nerede olduğumuzun tüyler ürpertici derecede doğru resimleridir.

 

Simülakr, aslı olmayan bir kopyadır. Baudrillard 1981’de bunun hakkında yazdığında bu hayal edilmesi daha zor bir fikirdi. Şimdi etrafımız simülakrlarla çevrili. Bu küçük resim için oluşturduğum Star Trek gerçekte bir karakter ekibi değil. Onlar gerçek aktör değiller. İnsan eli tarafından boyanmadılar...onlar saf simulakrlar. 

Star Trek bir algoritmaya indirgenmiş. Ve yakında Star Trek sadece bir yeniden başlatmanın yeniden başlatılması da olmayacak. İnsan yazarların veya aktörlerin bile olmadığı, otomatik olarak yeniden başlatılan bir yeniden başlatma olacak sinema adına...



 

Çünkü eğer tek amacınız bir gösteri yaratmaksa simülakrlar mükemmeldir. Debord’un tanımladığı gösteri toplumunun anlamlı sanata ihtiyacı yok. İnsanların dikkatini dağıtmak için sonsuz bir gösteriye ihtiyacı vardır.

 

Dolayısıyla, sonsuz yeniden başlatmaları olağanüstü buluyorsanız, bunun yerine huysuz, eski Fransız Marksist medya teorisini okumanızı öneririm. Veya Youtube üzerinden Star Trek’in postmodern yıkımını öğrenmek adına ancak tekrar izlemeye davet edebilirim. 



Freud ve Kant İlişkisi

Sigmund Freud, İmmanuel Kant'ı derinlemesine incelemişti ve Kantçı aşkın idealizm teorisini, psikanalitik deneyimin temellerini değerlen...