26 Kasım 2015 Perşembe

''Ruh Bir Dayanak Olmaktan Çıkınca Özgürleşir Ancak''

Franz Kafka, '' Ruh, bir dayanak olmaktan çıkınca özgürleşir ancak. Dönüp dolaşıp kendini zarara uğratacak şeyleri kim ister? Bunu isteyen insanlara rastlanıyorsa, hatta her insanda durum biraz gözüküyorsa, bunun nedeni, insanın iki kişiden birinin kendisi için yararlı olanı isterken, eyleme geçmek için yarı düşüncesine başvurulan ötekine zarar vermesidir. Karara varırken değil, henüz en başta ikincinin yarı-düşüncesine değer verilirse, karar konusu olacak istekte silinip gidecek.''der.

İşte, insanların gerçekliğinin korkusu bu olmalı ki; Çürük bir elma kokusu yayıldı o an gökyüzünden... Rengi yok, tadı yok! Sadece çürük bir koku yayıldı yeryüzüne...
Hiçbir şey yaşamın kanıtı da değildi, çünkü milyonlarca isimsiz insan vardır. Son nefesini veren için yerine hayatı soluyacak isimsizler de sıradadır. Sıralamada kaçıncı olduğunu biliyor mu, insan?
Hayır! Onu da bilmiyor.

Dostoyevski: "Her şeyin farkında olmak tam bir hastalık" der. Zira dünya, toplum yahut tek tek bireyler ve bunların getirdiği sonsuz karmaşa. Sayısız hırs,acımasız rekabet;meta düşkünlüğü.. Bütün bunların getirdiği, şekillendirdiği, adeta silip yeniden var ettiği korkunç bir dünya...

 Bu dünyanın tam ortasında kalakalmak... Ve bu muazzam kargaşaya cılız kelimelerle itiraz etmek! İsimsiz insan olmayı kabul etmemek yaşamdır. Franz Kafka, ''Kendini insanlığa bırak sına. Şüphe edenin şüphesini, inananın inancı besler.'' der aforizmaların da. 
 Evet, anlamadığını, anladığında büyür insanlar. İnsanlığın sömürgecilik mirasının geniş boyutlarda ölüme ve yıkıma yol açması gibi, ötekini yok ettiğini unutulabilir mi...Muhafazakarlar, liberaller ve şirket kültürü taraftarları tarafından sürekli demokratik bir toplumsallık, bireysel haklar ve sosyal açılımlar sağlamak ve meşrulaştırmak adına  kaygılarını üzerimize yıkarlar. Bir yerde de, öfkelerin zeminini yaratan en çiğ alanları ortadan kaldırmaya kalkışan sistem içindekiler de ''ahmaklar'' olarak tasvir edilirler. En çarpıcı ve açık bir şekilde  sistemin karşıtlığına Dostoyevski şöyle cevap verir:

''Nasıl yaşadığıma gelince, sizin kendi yaşamınızda yarıda bıraktığınız şeyleri ben sonuna kadar götürdüm. Üstelik siz ödlekliğinizi ölçülü davranış sayarak kendi kendinizi aldatıp avunuyorsunuz. Bu duruma göre, ben sizden daha canlı bir insan olmuyor muyum?''der.

Çünkü bireysellik asla insanlara kafi gelmez. Varoluşmakta olan karakterler ve insanların çarpıp durduğu, aslında orada olmayan farkındasızlıklar örter ruhları...
Oysa kalabalıklar içinde içinde yaşamak ruhu boğar.  Çünkü insanları en çok suçtan arınmışlık tedirgin eder. Vicdanları susmuştur, kendileriyle baş başa kalmakta ürkütür, onları...Bedenleri soğuk bir kafes, ruhları ise sarmaşık ölümdür kalabalıklar içinde. Dolanır ruh dolanabildiği kadar ama nafile. Ne kafesin içine girebilir, ne de dolanabilir yeryüzünde...

Freud ve Kant İlişkisi

Sigmund Freud, İmmanuel Kant'ı derinlemesine incelemişti ve Kantçı aşkın idealizm teorisini, psikanalitik deneyimin temellerini değerlen...