25 Ekim 2015 Pazar

''İNSAN BİR ŞEYE İNANDI MI! ARTIK ONUN ETKİSİNDEN ÇIKMASI OLDUKÇA ZORDUR.''

        

Gustave Le Bon 1841- 1931 yılları arasında yaşamış Fransız asıllı bir fikir adamıdır.
Daha çok kitleler ve kitleler psikolojisi üzerine çalışsa da, devrimlere olan ilgisi devrimleri inceleyip farklı açılardan bakmasına sebep olmuştur.'' Fransız Devrimi''ni inceleyerek dünyadaki farklı ülkelerde yaşanan devrimlerin asıl kaynağını ve gerçek neden ve sonuçlarını farklı bakış açılarıyla değerlendirir. ''Eşitliğin olmadığı yerde haksızlık baş kaldırır. Vatanperverlik duygusunu yaşamayan toplum, tarihte yok olmaya mahkumdur''der.
Gustave Le Bon, devrimleri üç ana başlık altında inceler.

''Bilimsel, Siyasal ve Dini'' olarak kaleme aldığı incelemesinde, Bilimsel Devrimler için '' Çok fazla dikkat çekmeseler de, genelde siyasi devrimlerin yaratamadığı dolaylı sonuçları daha fazladır.'' Bu  nedenle ilk sırada bilimsel devrimleri incelemiştir. '' Örneğin, eğer devrimden sonra evrenle ilgili algılarımız değiştiyse, bunun nedeni, astronomik keşiflerin ve deneysel yöntem uygulamalarının bir olgunun sabit yasalar tarafından yönetildiğini göstererek onları değiştirmiş olmasıdır.'' açıklamasını getirmiştir.

Siyasi ve Dini Devrimler '' Medeniyetlerin ilerlemesine yol açan bu bilimsel devrimlere oldukça uzak ve ilgisiz olan devrimler siyasal ve dini devrimlerdir. Bilimsel devrimler tamamen akılcı unsurlardan doğarken, siyasi devrimler duygusal mistik etkenlerle desteklenir. Kökenlerinde mantık oldukça zayıf bir yer tutar'' açılımını sunar. '' Fikirler ve İnançlar'' eserinde, inançlara  mistik ve duygusal kökenlerine yer verir. Siyasi ve dini inancın mantıktan hiç etkilenmemiş olduğuna dikkat çeker.

'' Bir bütünlüğün onu oluşturan bireyler üzerindeki etkisinin en önemli sonuçlarından biri bireylerin duygu ve isteklerinin birleşmesidir. Bu psikolojik birlik sürülere dikkate değer bir güç verir. Bu tür zihinsel birliğin oluşmasının sebebi jestlerin ve hareketlerin bir sürü içinde oldukça bulaşıcı olmasıdır. Nefret, kızgınlık veya alkışlarına sürüdeki herkes katılır.''

Kitledeki psikoloji güç kavramıyla örtüşür. Güçlü ulaşılmaz olandır. O halde güce ulaşmanın yolu güce katılım yolundan geçer. Ki, kitlelerde bir özgü benzer davranışta kendine benzeyen ''kişilik, aidiyet'' gibi unsurlardan dolayı kendine yakın hissettiği benzerliğine yönelir... '' Bu ortak duyguların, bu ortak iradenin kaynağı nedir? Ortak duygular sirayetle bulaşır. Ama bu sirayet etkisini göstermeye başlamadan önce bir varış noktası belirlenmelidir. Lidersiz bir sürü hareket etmeyen şekilsiz bir varlıktır''der.

Uygarlıkları doğuran önemli etmenlerin fikirlerde, davranışlarda, alışkanlık ve inanç­lar sisteminde meydana gelen değişiklikler ola gelmiştir.  İnsanların iç dünyalarındaki görünmez değişiklikler ve bu bağlı değişiklikler ender olarak meydana geliyorsa, bu o toplumun yapısının esasında bulunan köklü, değişmez öğelerin ağırlık kazanmasıdır. Çağımız insan düşüncesinin ise sürekli olarak değiştiğini kitlelerin kontrollerinin değişkenliği önem kazanmıştır. Bu bağlamda Gustave Le Bon ''Kitleyi oluşturan bireylerin zihni düzeydeki üstünlük bu prensibi ortadan kaldırmaz. Bilgisiz ve bilgin, bir kere kitle içinde bulununca olayları objektif olarak gözlemlemek bakımından aynı yetenek düzeyine inerler. Zihni bakımdan yüksek seviyede olmanın önemi yoktur. Bu tez çelişkili görünebilir. Bunu ispat için bir çok tarihi olayları tekrar etmek gerekir. '' açıklaması günümüz dünyasının içinden geçtiği sürece bakınca yeterli diye düşünüyorum...

Alıntılar: Devrim Psikolojisi ve Kitleler Psikolojisi                          

Freud ve Kant İlişkisi

Sigmund Freud, İmmanuel Kant'ı derinlemesine incelemişti ve Kantçı aşkın idealizm teorisini, psikanalitik deneyimin temellerini değerlen...