Jenkins etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Jenkins etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Aralık 2016 Perşembe

CESUR YENİ MEDYA

Henry Jenkins, 4 Haziran 1958 yılında ABD'de dünyaya gelmiştir.

Siyaset Bilimi ve Gazetecilik alanında eğitimler almıştır.

Georgia State University , University of Iowa , Wisconsin-Madison University eğitimlerini sürdürmüştür.

Güney Kaliforniya Üniversitesi'nde akademik hayatına devam etmektedir.

Yayımlanan ve en fazla bilinen eserleri: "Teorileri Transmedia Hikaye ", " Yakınsama Kültürü " ve "Yeni Cesur Medya"dır.

Cesur Yeni Medya'nın tarihsel benzerliklerine değinmek gerekir. Jenkins'in neden 2016 yılında yayımladığı eserine "Yeni Cesur Medya" adını vermiştir? Shakespeare'in "Fırtına" adlı eserinde V. Perde 1.Sahne sayfa 183'te "Miranda " isimli karakterin "Hey cesur yeni dünya" şeklindeki repliğine göndermeli Aldous Huxley'in  kitabının adıdır. Aldous Huxley’in Cesur Yeni Dünya romanının konusu: 26. Yüzyılın Londra’sında geçmektedir ve distopik bir atmosfer mevcuttur. Toplum üreme teknolojisi, öjenik ve uykuda öğretim yani hipnopedi sayesinde toplum değiştirilmiştir. Jenkins'inin, "Cesur Yeni Medya" eseri, uluslararası politik sistem, uluslararası ekonomik yapı bağlantılarını, uluslararası medya sektörünün küreselleşme bağlamında kurumsal yapıların "alt yapı ile üst yapı"nın  yakınlaşmasını kaleme almıştır.  Kültürel bağlamda, sosyal medyanın, kitle ve/veya popüler kültürün halk kültürüne dönüşebilme süreçlerini tarihsel örneklerden yola çıkmıştır. 



Kitabın Ana Fikirleri:

Yakınlaşmanın Sunağında İbadet

Öncelikle medyadaki Değişimi Anlamak İçin Yeni Bir Paradigma sunuyor.
Cesur Yeni Medya, sosyal medya üzerine geliştirilen üç kavram arasındaki ilişki hakkında açımlamalar yapar: Medya yakınlaşması, Katılımcı kültür ve Kolektif zeka.
Yakınlaşma ile içeriğin çeşitli medya platformları üzerinden akışını, çeşitli medya endüstrilerinin işbirliğini ve istedikleri türlü eğlence deneyimi arayışıyla neredeyse her yere gidebilecek medya izleyicilerinin göçebe davranışından söz ediliyor.
Yakınlaşma, kimlerin konuştuğuna ve ne hakkında konuştuklarını sandıklarına bağlı olarak teknolojik, endüstriyel, kültürel ve sosyal değişiklikleri tanımlayabilen bir sözcüktür.
Medya yakınlaşması dünyasında önemli hikaye anlatılır, her marka satılır ve her tüketiciye çeşitli medya platformları üzerinden kur yapılır.
Medya içeriğinin- farklı medya sistemleri, rekabet halindeki medya ekonomileri ve ulusal sınırlar üzerinden- dolaşım ağırlıklı olarak tüketicilerin aktif katılımına dayanır. Yazar, yakınlaşmanın esasında aynı aygıtlarda muhtelif medya işlevlerini  bir araya getiren teknolojik süreç olarak anlaşılmasına da karşı çıkar.
Yakınlaşmayı bunun yerine, tüketicilerin yeni bilgiler aramaya ve dağınık medya içerikleri arasında bağlantılar kurmaya teşvik eden/edilmesiyle kültürel değişimi temsil eder. İzleyicilerin yeni medya sisteminde rol almalarını anlatır.

Katılımcı kültür tabiri eski pasif anlamda medya izleyiciliği kavramlarına tezattır. Medya yapımcıları ve tüketicilerden farklı rollerle meşgul oluyorlarmış gibi bahsetmektense, onları yeni kurallar dizinine göre birbirleriyle etkileşime giren katılımcılar olarak görülür. Tüm katılımcılar eşit olarak yaratılmadığı tezi savunulur. Şirketler hatta kurumsal medya içerisindeki bireyler- hala bireysel tüketicilerden ve hatta tüketicilerin toplamından daha fazla güç ortaya koyarlar. Bazı tüketicilerin gelişmekte olan bu kültüre katılım için daha fazla beceriye sahip olduğu yönünde düşünce vardır. Yakınlaşma, ne kadar sofistike hale gelirlerse gelsinler, medya aygıtlarıyla gerçekleşmediği yönünde belirtilir.


Yakınlaşma, bireysel tüketicilerin beyinlerinde ve onların diğerleriyle sosyal etkileşimiyle meydana gelecektir. Hiçbirimiz her şeyi bilemeyiz; her birimiz bir şeyler biliriz ve kaynaklarımızı toplayıp becerilerimizi birleştirirsek, parçaları bir araya getirebiliriz. Kolektif zekâ medya gücünün alternatif kaynağı olarak görülebilir. Yakınlaşma kültürü içerisinde günlük etkileşimlerimiz sayesinde bu gücü kullanmayı kullanıcıların öğrendiğini belirtir. An itibarıyla bu kolektif gücü çoğunlukla eğlence hayatımızda kullandığımız ve yine ancak yakın zamanda bu becerileri daha “ciddi” amaçlar için kullanılacağını ön görüyor yazar. Kitap aynı zamanda din, reklam, eğitim, siyaset, eğitim ve hatta ordunun işleyişini nasıl değiştireceğini de incelemektedir. 

Kitabın İncelenen Ana Bölümleri:
Cesur Yeni Medya yedi bölümden oluşmaktadır. Bölümlere dair geniş temalı fikir sunacak içerik bilgileri bölümler halinde verilmiştir.


1           1. Bölüm:

“Survivor”a odaklanır ve “ American Idol” etrafında döner. Birinci bölüm, okuyucuları “Survivor”ı spoil edenlerin- yayınlanmadan önce programın birçok sırrını gün ışığına çıkartmaya çalışmak için bilgilerini birleştiren bir grup aktif tüketici- az bilinen dünyasına yönlendiriyor. “Survivor”u spoil etmek, burada bihassa işbaşındaki kolektif zekaya canlı bir örnek olarak verilir. Bilgi toplulukları ortak entelektüel ilgileri etrafında oluşur; üyeleri genellikle geleneksel bir uzmanlığın bulunmadığı alanlarda yeni bilgiler oluşturulmak üzere birlikte çalıştıklarına dikkat çekilir. Bilginin arayışı ve değerlendirilmesi bir anda müşterek ve muhalif haline geldiği belirtilir. Bu bilgi topluluklarının nasıl çalıştıklarını tespit etmek, günümüzdeki medya tüketiminin sosyal doğasını daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacak bilgileri içerir. Ayrıca medyanın yakınlaşması çağında bilginin güce nasıl dönüştüğünün iç yüzünü göstermek amaçlı bilgiler içeriyor.


2         2.Bölüm:

Reality TV olgusu gözden geçirir.  “American Idol”ı, “Duygusal Ekonomi” tarafından reality TV’nin nasıl şekillendirildiğini anlamaya çalışarak medya sektörünün bakış açısını incelenir. TiVo- ve VCR’ların çağında otuz saniyelik reklamların düşen değeri, Madison Avenue’yu tüketici halkla bağlantısını tekrar düşünmeye zorlar. Bu yeni “duygusal ekonomi” , şirketleri, markalarını sektörün içinden tabiriyle “aşk markalarına” (lovemark) dönüştürmeye ve eğlence içeriği ile marka mesajları arasındaki çizgiyi silikleştirmeye nasıl teşvik ettiği açımlanır. Duygusal ekonomi mantığına göre ideal tüketici aktiftir, duygusal olarak bağlıdır ve sosyal ağdadır. Reklamı izlemek veya ürünü tüketmek artık yeterli değildir; şirket, izleyicileri marka topluluğunun içine davet eder.  Ancak bu tür bağlantılar daha aktif tüketimi teşvik ederken, bu topluluklar aynı zamanda marka bütünlüğünün koruyucuları ve böylece bağlılıklarını sunmak istedikleri şirketlerin eleştirmenleri haline de gelebileceklerini açımlar. Her iki durumda da üreticilerle tüketicilerin franchiseların yaşamlarına katılım davetine uymak istemesinden ötürü kopmakta olduğunu belirtir. “American Idol”ın de, hayranların katılımlarının marjinal olmasından ve yapımcıların rekabetin sonucu şekillendirmekte fazlasıyla aktif bir rol oynamasında korktuklarına vurgu yapar. Katılım ne zaman müdahale etme haline gelir? Ve diğer üreticiler eğlence deneyimi üzerinde ne zaman aşırı güç uygularlar?

3           3.Bölüm:

“Matrix”in transmedya anlatılıcılığı üzerinde durulur. Transmedya  hikaye anlatıcılığı, tüketiciler üzerinden yeni talepler yaratan ve bilgi topluluklarının aktif katılımına bağlı medya yakınlaşmasına bir karşılık olarak doğmuş yeni bir estetiğe dikkat çekilir. Transmedya hikaye anlatıcılığı dünya yaratma sanatıdır. Kurgusal bir dünyaya bütünüyle deneyimlemek için tüketicilerin avcı ve toplayıcı rolüne bürünmesi, medya kanalları arasında hikaye parçalarının izini sürüp bulması ve çevrimiçi tartışma grupları aracılığıyla birbirleriyle notların karşılaştırılması, zaman ve çabalarını ortaya koyan herkesin daha zengin bir eğlence deneyimi elde etmesini sağlamak üzere işbirliği yapması gerektiği belirtilir. Üç “Matrix” filmini yazan ve yöneten Wachowski Kardeşler’in transmedya hikaye anlatıcılığını çoğu izleyici üyenin hazır olduğundan daha öteye götürdüğü savunulur.

           4.Bölüm:

Dördüncü bölümde, George Lucas’ın mitolojisini kendi fantezileri ve arzularını tatmin etmek üzere aktif bir biçimde yeniden şekillendirilen “Yıldız Savaşları” hayranı film yapımcıları ve oyuncularıyla ilgilenir. Hayran kültürleri burada kitle kültürünün içeriğine karşılık olarak eski halk kültürü sürecinin yeniden canlandırılması  olarak anlatılır.

         5. Bölüm:

Harry Potter üzerindeki belirli mücadele üzerinde düşünmek için odak noktasını katılım politikasına doğru genişletir. Harry Potter hayranları ile J. K. Rowling’in kitaplarının film haklarını satın alan Warner Bros. Arasındaki çekişme ve kitapların muhafazakar Hıristiyan eleştirmenleri ile o kitapları, genç okuyucuları cesaretlendiren araçlar olarak gören öğretmenler arasındaki çekişmeleri anlatır. Geleneksel bekçilerin yok olmasına ve fantezinin günlük hayatlarımızın pek çok farklı kısmına yayılmasına karşı birtakım tepkileri detaylandırıyor.  Bir taraftan muhafazakar Hıristiyanlar temel sosyal ve kültürel değişimlerin karşısında daha geleneksel otoriteyi yeniden ileri sürerek medya yakınlaşması ve küreselleşmeye karşı nasıl hamle yaptıklarına değiniyor. Diğer bir yandan da, bazı Hıristiyanlar medya okuryazarlığı eğitimine özgün yaklaşım geliştirerek ve Hıristiyanlığa çekilmiş hayran kültürlerinin ortaya çıkmasını teşvik ederek yakınlaşmayı kendi medya destek biçimi olarak benimsendiğini belirtiyor.
Bu beş bölüm boyunca, köklü kurumların modellerini nasıl tabandan gelen hayran topluluklarından aldıklarını ve medya yakınlaşmasını ile kolektif zeka çağı için kendilerini nasıl yeniledikleri- reklamcılık sektörünün tüketicilerin markayla ilişkisini nasıl tekrar gözden geçirmeye zorlandığını, askeriyenin sivillerle ordu mensupları arasındaki iletişimi yeniden yapılandırmak üzere çokoyunculu oyunları nasıl kullandıklarını, pek çok kişinin yazar olmaya başladığı çağda hukukçuların “adil kullanım”ın ne anlama geldiğini nasıl anlamaya çalıştıklarını, eğitimcilerin yaygın eğitimin değerini nasıl tekrar değerlendirilmekte olduğunu, bazı muhafazakar Hıristiyanların popüler kültürün yeni biçimleriyle nasıl uzlaştıkları gösterilmeye çalışılmıştır.


6          6.Bölüm:

Demokrasiyi daha katılımcı duruma getirmenin ne getirebeceğini inceler yazar. 2004 başkanlık seçimlerine bir bakış açısı önermek üzere yakınlaşma hakkındaki fikirlerini uygulayarak popüler kültürden kamusal kültüre dönecek olduğunu vurgular. Sürekli olarak, vatandaşların haberler ve siyasi açıklamalardan çok, popüler kültürden daha iyi hizmet görmüşlerdir; popüler kültürün bu seçimin getirileri hakkında halkı eğitmek ve sürece daha fazla katılmaya teşvik etmek üzere yeni sorumlulukların üstlendiğini belirtir. Bölünmeye yol açan kampanyanın ardından popüler medya farklılıklarına rağmen bir araya gelmenin yollarının şekillendirebildiğini belirtir. 2004 seçimleri, vatandaşlar kampanyanın kirli işlerinin çoğunu yapmaya teşvik edilirken ve adaylarla partiler politik süreçte kontrolün bir kısmını kaybetmişken, medya ve politika arasındaki ilişkide önemli bir geçiş anının temsilini vurgular. Bu bölümde tüm taraflar vatandaşların ve tüketiciler tarafından daha büyük katılımı var saydıklarını ve bu katılımın şartları konusunda bir uzlaşmalarının olmadığı tezini savunur. Trump’ın başkanlık sürecinde popüler kültürü kullanımı örnek verilebilir.
                                  
7      7.Bölüm:

Sonuç bölümünde anahtar ifadesi yakınlaşma, kolektif zeka ve katılıma tekrar vurgu yapar yazar. Eğitim, medya reformu ve demokratik vatandaşlık için ele aldığını belirten Jenkins, Yakınlaşma kültürünün medyayla olan ilişkilerimizi düşünme şekillerimizdeki bir değişikliği temsil ettiğini, bu değişikliğin ilk önce popüler kültürle olan ilişkilerimizle yaptığımız, ancak oyun deneyimiyle elde ettiğimiz becerilerimizin öğrenme, çalışma, siyasi sürece katılma ve dünya üzerindeki diğer insanlarla bağlantı kurma yolları üzerinde etkilerinin olabileceğine dair bir idea sunar.


Kitaptan Alıntılar:
New Orleans’ta düzenlenen panellere değinen Jenkins verdiği örnekleri,” Oyun konsollarıyla ilgili bir panelde, Sony (bir donanım firması) ile Microsoft (bir yazılım firması) arasında gerilim yaşandı; her ikisinin de büyük planları vardı fakat temelde farklı iş modellerine ve vizyonlarına sahiptiler. Hepsi esas zorluğun bu ucuz ve kolay erişilebilen teknolojinin potansiyel kullanım alanlarını genişletmek ve böylece yakınlaşma kültürünün insanların oturma odalarına sızdıracak bir “kara kutu”, bir “Truva atı” haline gelmesini sağlamak olduğu konusunda hemfikirdiler. Bir anne çocukları okuldayken oyun konsolunu ne yapacaktı? Bir aile Noel’de büyükbabaya bir oyun konsolu hediye edip ne yapacaktı? Yakınlaşmayı beraberinde getirecek teknolojiye sahiptiler, fakat kimsenin bunu niye isteyeceğini çözememişlerdi.” Jenkins, 2016: 26)

“1980’lerin ortasında başlayan çapraz medya mülkiyetinin yeni kalıpları şirketler için içeriğin tek bir medya platformu yerine çeşitli kanallardan dağıtımını daha cazip hale getiriyordu. Dijitalleşme yakınlaşma için şartlar belirledi; kurallarını ise holding şirketler yarattı.” (Jenkins, 2016: 29) 

Freud ve Kant İlişkisi

Sigmund Freud, İmmanuel Kant'ı derinlemesine incelemişti ve Kantçı aşkın idealizm teorisini, psikanalitik deneyimin temellerini değerlen...