22 Kasım 2015 Pazar

''SAVAŞA KARŞI SAVAŞMAK GEREKİR''


 "O zamandan bu yana yaptığı tek şey, yenilmiş olduğunu hatırlatan bir sahneye dönüp bakmaktı" der Jonathan Franzen. Günümüzde ise herkes yazar ve şair sosyal medyanın da sağladığı kolaylıkta bir teknoloji devrimi yaşıyoruz. Kötü bir yazar olmaktansa iyi bir okur olmanın nasıl bir ihtiyaç olduğunu Borges," Bazıları yazdıkları ile övünebilir. Ben ise okuduklarımla gurur duyuyorum." sözleriyle hatırlatır.


Edebiyatın mızmızlara, nazeninlere ait bir alan olmadığının en güzel kanıtını ise Zweig'in derin duygulu kelimeleridir. Sert bir yumruk, hatta surata atılmış bir tekme gibidir adeta. 

STEFAN ZWEİG Avusturyalı romancı, öykücü, araştırmacı, oyun yazarı ve şair. Tarih, psikoloji üzerine eğitim görür. Tolstoy, Nietzche, Balzac, Dostoyevski, Baudelaire üzerine yaptığı psikolojik içerikli incelemeler onun tanınmasını sağlar. Duygulu bir  kişiliği Zweig savaşa kaşıtı, barış yanlısıdır. Şu sözü onun ne kadar barışçıl olduğunu ortaya koyar. '' Savaşa karşı savaşmak gerek'' diyerek insanın, insancıl yönüne dikkat çekmek ister. Faşizm'den nefret eder.

Maksim Gorki'nin yakın dostudur. Hitler döneminde kitapları meydanlarda yakılır. Eserleri arasında Duygu Karmaşası, Yıldızın Parladığı Anlar, Bir Satranç Öyküsü, Kalbin Sabırsızlığı, Masalımsı Bir Gece ve Vicdan Zorbalığa Karşı eserleri önemli yer tutar.
Masalımsı Bir Gece adlı öyküsünde, 1914 yılında savaşta ölecek bir subayı konuşturarak kendi tutumunu anlatmaya çalışır:

'' Ben şimdi sizlerden değilim, bundan böyle sizin değilim. Şimdi ben sizin dışınızda, yükseklerde, ya da çukurda yerdeyim. Fakat sizlerin burjuva rahatlığınızın dümdüz kumsalında da değilim artık, değilim. İnsanda iyiye  ve kötüye karşı duyulan arzuları ilk kez hissettim; fakat sizler nerede bulunmuş olduğumu hiçbir zaman duyamıyacaksınız, beni hiçbir zaman tanıyamıyacaksınız. Ey insanlar, siz benim sırrımdan ne bilirsiniz'' kaleme alır.



Bu öykünün bitiş cümleleri insanlığa bırakılmış tarihsel önemli mirastır:
''Kendi benliğini bulan kimse şu dünyada hiçbir şey yitirmez. Kendi içindeki insanı tanımış olan bütün insanları da tanır.'' cümlesiyle kendini anlatır.

Üç Büyük Usta eserinde, ''Yol karanlıktır, insan içinden tutku ve hakikat aşkı ile yanmalıdır, yanlış yollara sapmamak için: Onunkine girmeye kalkmadan önce kendi derinliğimizi baştan sona dolaşmalıyız. O haberciler göndermez, sadece deneyim bizi Dostoyevski’ye götürür. Ve onun şahitleri yoktur, bedeninde ve zihninde sanatçının şu üç mistik biriminden başka: Yüzü, kaderi ve eseri.'' etkilendiği edebiyat ustalarını yüceltir.

Zweig, acı çeken insanın ruh halini belki de en iyi aktarmış olan yazar. Yaşadığı dönemin izlerini  kalemine o kadar yansıtmıştır ki, eserlerinde anlatılan olayların karakterlerin arka planında koskoca bir dünyanın birbirleri ile uğraştığını, kan döktüğünü hissedebilirsiniz. Zweig betimleme konusunda bir ustadır. Bu ustalığını mekan, çevre üzerinde kullanmaktan ziyade duygular ve karakterler üzerinde kullanır. Belki de bu yüzden çok fazla karşılaşamayacağınız kadar derinlikte insanlar tanırsınız Zweig'in iç dünyanıza yaptırdığı yolculukta.Acıma ve merhamet duygusu yoksa, acı çeken birey tamir edilmesi gereken bir makineye, iyileşmek zorunda olan bir nesneye dönüşür. Okumaya karşı savaş açmanın yollarını bulma umuduyla...

Alıntılar: Masalımsı Bir Öykü
Üç Büyük Usta,  Balzac – Dickens – Dostoyevski...

Freud ve Kant İlişkisi

Sigmund Freud, İmmanuel Kant'ı derinlemesine incelemişti ve Kantçı aşkın idealizm teorisini, psikanalitik deneyimin temellerini değerlen...