Psikoterapi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Psikoterapi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Eylül 2023 Cuma

“NİRVANA’NIN BAŞLANGICI”

 

“NİRVANA’NIN BAŞLANGICI”

 

Psikoanalizin babası Sigmund Freud, psikoloji alanında devrim yaratan sayısız yenilikçi kavramı tanıttı. Bunlar arasında, psikanalizin metapsikolojik modelinin temel bir bileşeni olan “Nirvana İlkesi” de yer alıyor.

 

Freud, psişik işlev teorisinin kilit bir bileşeni olarak Nirvana İlkesini tanıttı.

Nirvana İlkesi kavramı, “Haz İlkesinin Ötesinde” (1920) eserinde ortaya çıktı. Bundan önce Freud, çoğunlukla “Haz İlkesi”ne odaklanmış, bireylerin zevk aradıkları ve acıdan kaçındıkları, “gerginlik durumu” olarak anlaşılmıştır.

Ancak, Freud’un travmadan kurtulanlar, özellikle de savaş gazileri hakkındaki gözlemleri, bu doğrusal görüşü soruya getirdi.

Freud “Haz İlkesinin Ötesinde” bireylerin de “ölüm nabzı” ya da “Thanatos” olarak adlandırdığı bir eğilimden etkilendiği fikrini ortaya koydu. Bu itme, bireyleri kendine zarar veren ve saldırgan davranışlara ittiği gibi Haz İlkesi’ne muhalefettir. Freud, Thanatos dürtüsünün, zevk arayışlarının belirgin bir zıttı olarak, kendilerini ölüme götürebilecek bireylerde karşı konulmaz bir gücü temsil ettiğini belirtmiştir. Freud, yaşamı onaylayan (zevk ilkesiyle ilişkili) Eros ile yıkıcı Thanatos (Nirvana ilkesiyle ilişkili) arasındaki çatışmanın insanın psişik işlevinin merkezinde olduğunu varsayıyordu.

 

Nirvana İlkesi ile ilişkili kilit kavramlardan biri de “tekrar birleştirme”dir.

Acıya neden olsa bile travmatik deneyimleri tekrar etme dürtüsü, ölüm nabzı Thanatos’un bir ifadesi olarak görülebilir. Freud, bu dürtünün, acı deneyimleri tekrar gözden geçirmeyi içerse bile, bireylerin travmatik olaylarda ustalaşmaya ve kontrol etmeye çalıştıkları bir yol olduğunu öne sürdü.

 

Nirvana İlkesi’nin tanıtımı ve ölüm nabzı Freudyen teorisinde önemli bir değişime işaret etti.

 

Bu teorik yön, psikoterapi ve psikanaliz arasında bir bölünmeyi işaret ediyor: Nabzın ölümlü bir boyutunun varlığı, yok olmaya ve inorganik, varoluşun radikal tüketimine geri dönmesi, amacı iyileşme ve refah olan sadece “terapötik” için kabul edilemez bir paradoks oluşturur.

Psikoanaliz, ölüm nabzı ile desteklenen zevk almanın potansiyel sınırsız boyutu olan, sadece zevk arayışına ilişkindir.

 

Nirvana İlkesi kavramı tartışmasız ve eleştirisiz kalmamıştır. Bazı araştırmacılar deneysel kanıt eksikliği olduğunu ve bilimsel olarak test etmenin zor olduğunu iddia ediyor. Diğerleri ise evrensel uygulanabilirliğe sahip olmayan teorik bir yapıyı temsil ettiğini öne sürüyor. Bu eleştirilere rağmen, Nirvana İlkesi, Freudyen teorisinin kilit unsuru olarak kalıyor ve psikanalitik düşünceyi etkilemeye devam ediyor. Nirvana İlkesi, hayatın korunmasına, ölüme karşı hareket eden bir nabzın varlığını fark ederek Haz İlkesi’nin basit görüşünü meydan okur.

 

Sigmund Freud- Haz İlkesinin Ötesinde

Freud ve Kant İlişkisi

Sigmund Freud, İmmanuel Kant'ı derinlemesine incelemişti ve Kantçı aşkın idealizm teorisini, psikanalitik deneyimin temellerini değerlen...