Hafıza harika bir şeydir. Evet, bisiklet sürmeyi asla öğrenemeyeceğiz- kesinlikle harika. Ama daha az hoş şeyleri de asla unutmayacağız- utanç verici başarısızlığın, ideolojik düşkünlüğün, öğrenilmiş çaresizliğin, bağımlılığın, inanç ve tahminlerinin gözden geçirilmesinin anılarını unutmak ve kurtulmak neredeyse mümkün değildir. Tüm bu zihinsel çöpler zamanla birikir ve bizi daha sert, daha sıkışık, daha az meraklı hale getirir, elimizdeki fırsatları kaçırır, sahip olduğumuz keyifleri kaybederiz. Bu zihinsel çöplere karşı bizi içsel olarak güçlendiren, keyif veren, yaşama karşı esneten, merak duygumuzu harekete geçiren bir eylem vardır: O da edebiyat…edebiyat ve kitaplar olmasa yaşam ne kadarda sıkıcı olurdu. Şimdi sırtınızı oturduğunuz sandalye veya koltuğa yaslayıp elimizde bir fincan kahve eşliğinde fazla zamanınızı almadan okuma eyleminin keyfinden söz etmek istiyorum.
Hazırsanız başlayalım!
Kimsenin size kitapların sıkıcı
olduğunu söylemesine izin vermeyin! Kitap okumanın zor olduğuna inandırması
için kimseye izin vermeyin.
Shakespeare, Dante ve Dostoyevski günümüzde konuşabilselerdi,
bizlere derlerdi ki: “Oku, kendin oku.” Önyargısız okuyun. Birisi size Rus
yazarların tehlikeli olduğunu, Shakespeare çalışmanın faydasız olduğunu, Dante
okumanın eski moda olduğunu söylüyorsa, inanmayın.
Ve bir şey var biliyor musunuz? Edebiyat en demokratik kişisel
deneyimdir! Kitap okumak zihinsel özgürlüktür! Ruhun bakirliğidir. Çünkü sistem
içinde prens, kral, halk olabilirsiniz, ama bir kitabın denizine daldığınızda
artık kim olduğunuz, ne kadar iş yaptığınız önemli değildir. Kendiniz ve
elinizdeki sayfaları okumaya başladıkça, anlama ve bilme isteği önemlidir.
Kitaplarda kural yoktur, kanun yoktur, sınır yoktur, çünkü herkes “şu doğru, bu
yanlış” dediğinde, sizi denizin yüzeyinden ötesine, karaya çıkmaya iten bir
yazar vardır. Kendinize: Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza” eserini okurken Raskolnikov’a
neden öldürme rolü veriyor? Jane Austen’in “Gurur ve Önyargı” romanını
okurken Elisabeth Bennet neden Bay Darcy’nin sevgisini kabul etmiyor? Thomas
Mann’ın Buddenbrook
Ailesi eserinin sokaklarında gezinirken Thomas Buddenbrook
kardeşinden neden nefret ediyor?
Ve eğer edebiyat ne işe yarar diye merak ediyorsanız bilin ki hiçbir şey için değildir. Hiçbir işe de yaramaz. Pratik bir kullanımı yoktur. Ne kariyer yapmaya ne zengin olmaya ne toplumda başarılı olmaya gerek yoktur. Ancak, en yüksek özverisi toplumsal ya da bireysel “aptallığa zarar vermeye hizmet eder, genellemeler ve önyargılar utanç verici bir şey yapar.” Ama en önemlisi sadece bir tanesidir: Zevkle okumak. İçselleştirmek...
Kendi kitaplarıma her baktığımda kendimi iyi hissediyorum.
Neden mi? Çünkü biliyorum ki harika okuma dakikaları beni bekliyor. Edebiyat
gibi diğer okuma alanları da kişisel zevk alanıdır ve bu zevki kimse sizden
alamaz. Kitap okuduğunuzda dış dünyanın penceresini geçicide olsa bir
süreliğine kapatırsınız. Kelimenin tam anlamıyla farklı bir dünyadır orası.
Tabii ki de sorunlar, tümsekler, günlük sorunları unutabiliriz. Okuyarak evde
hissetmek gibisi yoktur. Bir diğer önemli olan şey ise, sizin ihtiyacınız olan
eserleri bulmanız, her birimizin ihtiyaç duyduğu yazarları bulmamız, yani size
söyleyecek bir şeyi olan yazarları bulmanızdır.