13 Ağustos 2023 Pazar

STAJYER

"The Intern" (Stajyer) 2015 yılı yapımı komedi filmidir. Yönetmen Nancy Meyers tarafından sinemaya aktarılmıştır. 

Filmin kahramanı 'Ben', 70 yaşında (genç ve sağlıklı yaşlıdır) eşini kaybetmiştir. Yas sürecini atlatabilmiş ancak beraberinde getirdiği içindeki boşluğun yalnızlığını atlatamamıştır. Gençlik döneminde bir uğraşı olmamasının sonuçlarını yaşlılıkta yapacak hiçbir şey bulamamasıyla ödemek zorunda kalmıştır.  Kahramanımız, içindeki boşluğu doldurmak için ne denerse denesin(yoga, Çince, tatile gitmek, evden sürekli dışarı çıkıp kendini meşgul etmek) işe yaramamaktadır, devamlı bir boşluk ve anlamsızlık içindedir. Bir oğlu vardır. Ancak uzakta yaşamaları nedeniyle kahramanımız çocuğunun yanında pek fazla vakit geçiremez ancak bunun özlemini de duyar.



Kahramanımız, tesadüfen bir iş ilanı görür, bir start-up şirketine deneyimli stajyer olarak başvurur ve kabul edilir. Şirketin yöneticisinin stajyeri olacaktır.  Şirket yöneticisi 'Jules', yaşlı kahramanımız Ben'e karşı önyargılı davranır ve stajyer olma durumuna çok da sıcak bakmaz. Bu süreçte Ben, pek de anlamadığı teknoloji hakkında şirketteki diğer kişilerin yardımını alır. İyi ilişkiler geliştirerek adeta şirketin amcası haline gelir.

Jules'un şoförlüğünü de yapmasıyla, Jules'in önyargısı pozitif yönelimli olur ve pek çok konuda fikir alışverişi yapmaya başlarlar. Jules'un ise anne babasıyla ilişkisi pek iyi değildir. Ben bir

nevi ebeveyn boşluğunu doldurduğu söylenebilir. Şirkete Jules'un iş yükünü azaltmak için yeni CEO alınmasını desteklemeyen Ben, Jules'e her defasında bir akıl hocası gibi davranır. Filmin sonunda Jules, şirkete CEO getirmekten vazgeçer ve Ben ile mutlu bir gün geçirir.

Filmde, farklı cinsiyet yönelimleri olanlar, etnik gruplar, toplumdan dışlanmış olanlar (psikolojik

rahatsızlıkları olanlar, eski mahkumlar vs.), bu kişilerin hepsi için istihdam oluşturmak bir yenilik, anlayış politikası incelikle detaylandırılmakta...Ancak kimsenin aklına birkaç yıl önce yaşama katkıda bulunmuş ve şimdiyse bir kenara atılmış gibi hisseden yaşlılar için istihdam/sosyal sorumluluk programları oluşturmak gelmez. 'Tecrübe asla eskimez' sloganıyla tanıtılan 'deneyimli stajyer' fikrini verdiği için topluma ve piyasa sistemine olumlu bir gönderidir.  ABD'de iş gücü istatistikleri bürosuna göre 2020 yılında 55 yaş ve üzeri stajyer oranının %25.2'ye çıkması beklenmiştir.

Filmde, birçok yaşlı, özellikle de sosyoekonomik olanakların iyi olmadığı ülkelerdeki yaşlılar, Ben gibi sağlıklı bir şekilde yaşlanmaz. Bu kişiler, hayattan umudu keser, çalışmaya kendini gerçekleştirmek için değil geçinemediği için tekrar döner, toplum tarafından daha fazla ayrımcılığa maruz kalır vs. bu nedenlerle film aslında tek taraflı kalarak yaşlılığı pembe gözlüklerle aktarım yapılmış gibi algılanabilir. Aslında, gerçek yaşlı popülasyonla karşılaşma izleyici açısından filmde tek bir sahnede oluyor ki o da stajyer Ben, şirkette görüşmeleri için beklerken gerçekleşiyor. Ancak, yaşlılığın olumsuz taraflarını, ailelerin neler yaşadığı aktarılmaz. İzleyicinin hayal gücüne ve deneyimlerine bırakılır.

Yaşlılık Psikolojisi açısından Ben sağlıklı ve genç bir yaşlıdır. Yaşına oranla oldukça dinç kalabilmiş bir bireydir. Erikson'un bunalım evrelerinden olan bütünlüğe karşı umutsuzluk evresindedir ancak Erikson'un sekiz aşamalı bu gelişim sürecinin ilk yedisinde başarıya ulaşanlar son dönemde dağılmaya karşı bütünlüklerini koruyabilirler. Ben'de, hayatına geri dönüp baktığında mutlu olduğunu ve yetmiş yaşından sonra "bir bütünlük oluşturamadım, yaşayamadım şimdi de az vaktim kaldı" gibi  umutsuzluk serzenişine kapılmaz. 

Heinz Kohut'un self psikolojisi açısından Ben'in kendini birçok alanda telafi etmeye çalışmaktadır. Kendini sosyal alanda telafi etmek için yeniden romantik ilişkiler yaşayama arzusu vardır. Bir zamanlar kendisi gibi gördüğü insanların yanında vakit geçirmek için sabahları 7 buçukta uyanıp kafelere gider. Günlük koşturmacada işlerine giden insanların arasına girer. Kendisinin bir zamanlar yaşadığı koşturmacalı hayattan emekli biri olarak Ben, çalışanların koşturmacasından memnuniyet duyma denemesi olarak cenazelere katılır.

Ben'in, Maslow'un kendini gerçekleştirme aşamasına geçemediğinin alt metnini vermektedir. Ki, Ben çocuğu ve torunda gerçekleştiremediği dedelik ve babalık rollerini yaşamak için girdiğini düşünüyorsak filmdeki durumu da hesaba katarak (Ben'in oğlu ondan uzaktadır, çok kısa bile olsa onlarla vakit geçirdiği zaman sanki onlara yük oluyormuş gibi hisseder) yaşlıların ailelerinden, çocuklarından ayrı yaşamasını ne kadar doğru buluyorsunuz? Hindistan gibi ülkelerde yaşlı aile üyeleriyle aynı evde yaşanır ve onlara bakmayan aile olduğu zaman ayıplanır.

Ben, patronu Jules'i idolü olarak mı gördü? Onun için mi ona bu kadar babacan bir tavırla yaklaştı? Her zorluğunda yanında olmak istedi? Bu süreçte kendisini hayata bağlayan bir sebep arayışın da olduğu için dayanak olarak Jules'i mi gördü? Bilinmez. Filmi izlemenizi öneririm. Size göre değişebilir her film....iyi seyirler diliyorum. 

 


Freud ve Kant İlişkisi

Sigmund Freud, İmmanuel Kant'ı derinlemesine incelemişti ve Kantçı aşkın idealizm teorisini, psikanalitik deneyimin temellerini değerlen...