"The
Intern" (Stajyer) 2015 yılı yapımı komedi filmidir. Yönetmen Nancy Meyers
tarafından sinemaya aktarılmıştır.
Filmin
kahramanı 'Ben', 70 yaşında (genç ve sağlıklı yaşlıdır) eşini kaybetmiştir. Yas
sürecini atlatabilmiş ancak beraberinde getirdiği içindeki boşluğun
yalnızlığını atlatamamıştır. Gençlik döneminde bir uğraşı olmamasının
sonuçlarını yaşlılıkta yapacak hiçbir şey bulamamasıyla ödemek zorunda
kalmıştır. Kahramanımız, içindeki boşluğu doldurmak için ne denerse
denesin(yoga, Çince, tatile gitmek, evden sürekli dışarı çıkıp kendini meşgul
etmek) işe yaramamaktadır, devamlı bir boşluk ve anlamsızlık içindedir. Bir
oğlu vardır. Ancak uzakta yaşamaları nedeniyle kahramanımız çocuğunun yanında
pek fazla vakit geçiremez ancak bunun özlemini de duyar.
Kahramanımız, tesadüfen bir iş ilanı görür, bir
start-up şirketine deneyimli stajyer olarak başvurur ve kabul edilir. Şirketin
yöneticisinin stajyeri olacaktır. Şirket yöneticisi 'Jules', yaşlı
kahramanımız Ben'e karşı önyargılı davranır ve stajyer olma durumuna çok da
sıcak bakmaz. Bu süreçte Ben, pek de anlamadığı teknoloji hakkında şirketteki
diğer kişilerin yardımını alır. İyi ilişkiler geliştirerek adeta şirketin
amcası haline gelir.
Jules'un
şoförlüğünü de yapmasıyla, Jules'in önyargısı pozitif yönelimli olur ve pek çok
konuda fikir alışverişi yapmaya başlarlar. Jules'un ise anne babasıyla ilişkisi
pek iyi değildir. Ben bir
nevi
ebeveyn boşluğunu doldurduğu söylenebilir. Şirkete Jules'un iş yükünü azaltmak
için yeni CEO alınmasını desteklemeyen Ben, Jules'e her defasında bir akıl
hocası gibi davranır. Filmin sonunda Jules, şirkete CEO getirmekten vazgeçer ve
Ben ile mutlu bir gün geçirir.
Filmde,
farklı cinsiyet yönelimleri olanlar, etnik gruplar, toplumdan dışlanmış olanlar
(psikolojik
rahatsızlıkları
olanlar, eski mahkumlar vs.), bu kişilerin hepsi için istihdam oluşturmak bir
yenilik, anlayış politikası incelikle detaylandırılmakta...Ancak kimsenin
aklına birkaç yıl önce yaşama katkıda bulunmuş ve şimdiyse bir kenara atılmış
gibi hisseden yaşlılar için istihdam/sosyal sorumluluk programları oluşturmak
gelmez. 'Tecrübe asla eskimez' sloganıyla tanıtılan 'deneyimli stajyer' fikrini
verdiği için topluma ve piyasa sistemine olumlu bir gönderidir. ABD'de iş
gücü istatistikleri bürosuna göre 2020 yılında 55 yaş ve üzeri stajyer oranının
%25.2'ye çıkması beklenmiştir.
Filmde,
birçok yaşlı, özellikle de sosyoekonomik olanakların iyi olmadığı ülkelerdeki
yaşlılar, Ben gibi sağlıklı bir şekilde yaşlanmaz. Bu kişiler, hayattan
umudu keser, çalışmaya kendini gerçekleştirmek için değil geçinemediği için
tekrar döner, toplum tarafından daha fazla ayrımcılığa maruz kalır vs. bu
nedenlerle film aslında tek taraflı kalarak yaşlılığı pembe gözlüklerle aktarım
yapılmış gibi algılanabilir. Aslında, gerçek yaşlı popülasyonla karşılaşma
izleyici açısından filmde tek bir sahnede oluyor ki o da stajyer Ben, şirkette
görüşmeleri için beklerken gerçekleşiyor. Ancak, yaşlılığın olumsuz
taraflarını, ailelerin neler yaşadığı aktarılmaz. İzleyicinin hayal gücüne ve
deneyimlerine bırakılır.
Yaşlılık
Psikolojisi açısından Ben sağlıklı ve genç bir yaşlıdır. Yaşına oranla oldukça
dinç kalabilmiş bir bireydir. Erikson'un bunalım evrelerinden olan
bütünlüğe karşı umutsuzluk evresindedir ancak Erikson'un sekiz aşamalı bu
gelişim sürecinin ilk yedisinde başarıya ulaşanlar son dönemde dağılmaya karşı
bütünlüklerini koruyabilirler. Ben'de, hayatına geri dönüp baktığında mutlu
olduğunu ve yetmiş yaşından sonra "bir bütünlük oluşturamadım, yaşayamadım
şimdi de az vaktim kaldı" gibi umutsuzluk serzenişine kapılmaz.
Heinz
Kohut'un self psikolojisi açısından Ben'in kendini birçok alanda telafi etmeye
çalışmaktadır. Kendini sosyal alanda telafi etmek için yeniden romantik
ilişkiler yaşayama arzusu vardır. Bir zamanlar kendisi gibi gördüğü insanların
yanında vakit geçirmek için sabahları 7 buçukta uyanıp kafelere gider. Günlük
koşturmacada işlerine giden insanların arasına girer. Kendisinin bir zamanlar
yaşadığı koşturmacalı hayattan emekli biri olarak Ben, çalışanların
koşturmacasından memnuniyet duyma denemesi olarak cenazelere katılır.
Ben'in,
Maslow'un kendini gerçekleştirme aşamasına geçemediğinin alt metnini
vermektedir. Ki, Ben çocuğu ve torunda gerçekleştiremediği dedelik ve babalık
rollerini yaşamak için girdiğini düşünüyorsak filmdeki durumu da hesaba katarak
(Ben'in oğlu ondan uzaktadır, çok kısa bile olsa onlarla vakit geçirdiği zaman
sanki onlara yük oluyormuş gibi hisseder) yaşlıların ailelerinden,
çocuklarından ayrı yaşamasını ne kadar doğru buluyorsunuz? Hindistan gibi
ülkelerde yaşlı aile üyeleriyle aynı evde yaşanır ve onlara bakmayan aile
olduğu zaman ayıplanır.
Ben,
patronu Jules'i idolü olarak mı gördü? Onun için mi ona bu kadar babacan bir
tavırla yaklaştı? Her zorluğunda yanında olmak istedi? Bu süreçte kendisini
hayata bağlayan bir sebep arayışın da olduğu için dayanak olarak Jules'i mi
gördü? Bilinmez. Filmi izlemenizi öneririm. Size göre değişebilir her
film....iyi seyirler diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder