Reims'de 1929 yılında dünyaya gelen Jean Baudrillard, 1996 yılında Nanterre Üniversitesi'nde Henri Lefebvre ile çalışmaya başladı, simülasyon kuramıyla günümüz düşünce dünyasının önde gelen isimlerindendi. Türkçe'ye kazandırılan temel metinleri arasında: ''Tüketim Toplumu, Üretimin Aynası, Kusursuz Cinayet, Şeytana Satılan Ruh'' çalışmaları vardır.
Türkçe'ye kazandırılan ilk Baudrillard metni olan ''Sessiz Yığınların
Gölgesinde ya da Toplumsalın Sonu'' 1982 yılında yayımlanır. Türkçe'ye ilk
olarak 1991 yılında Ayrıntı Yayınları kazandırmıştır.
''Toplumsal olarak bilinen kördüğüm, her şeyi sünger gibi emen bir gönderene dönüşerek, ne olduğu bilinen hem de bilinmeyen kitlelerin etrafında dönmektedir. İstatistiklerin kristal bir küre gibi kullandıkları kitleler, madde ve doğal elementler gibi akımlar ve akıntılar tarafından etkilenirler.'' Kitle istatistikle ilgilenmez. Örneğin: '5 Bin kişi veba hastalığından dolayı Fransa'da öldü' denilmiş olsa bu sayısalları kitle ''sünger'' gibi emer. İstatistiksel veri yerine örnek olarak: 'Eiffel Kule'sinin yüksekliğinde veba'dan ölmüş insan bedenleri yığılmıştı' denilmiş olsa zihinlerde belli bir simülasyon oluşturulmuş olabilirdi...Kitle sayısalları emer ama toplumsal sayılarla ilgilenmez- çünkü insan yaşamı önemlidir...
''Oysa toplumsalı üretenler (kitle iletişim araçları, haber) aynı zamanda onu yıkmakta ve ürettiği kitleler tarafından emilmekte ise sonuçta toplumsal, anlamsız bir tanıma dönüşmektedir. (...) Yüzeysel ve yararsız olduğu gibi- çünkü her göründüğü yerde bir başka şeyi gizlemektedir.''
O halde toplum ya da toplumsallık olarak nitelenmeye çalışılan kitlenin bilinçaltı ve dili görünmezlik içinde... zamansallık, kitlenin bilinçte dönüşüm çöplüğü... Bir ‘üst kavram’ olarak, kitle olma’yı tercih etmiş varlık için - bir bakıma- normallik, kolektif bir deliliğe dönüşebilmekte....Güneş ısısıyla yüksek bir dağ başından kopan kartopunun çığ gibi büyümesi gibi- çünkü belli dönemsellikler içinde kitlelerin görünürlüklerine seslendirmeler- çağrışımlarla narkozlu ayıltma-sersemletme uygulanılıyor...
''
Toplumsal belki de çok büyük bir yanılgıdır. Çünkü toplumsal adlı bir
''ortaoyunu'', belki de hiçbir zaman derinlemesine bir öneme sahip olmamıştır.
(...) Kapitalin nesnel bir amacı ve aklı yoktur. O her şeyden önce bir
şiddettir ve bu şiddet toplumsala ve toplumsal aracılığıyla uygulanmaktadır.
Karşıt ve dayanışma içindeki bir toplumsal ve bir sermaye tanımı Kapitalin
umurunda bile değildir.''
''Sessiz çoğunluğun ya da kitlelerin düşsel bir gönderen olması, onun var olduğu anlamına gelmez. Bunun anlamı sessiz çoğunluğun artık temsil edilemeyecek bir durumda bulunmasıdır. Kitleler artık bir gönderen olmaktan çıkmışlardır. Ses vermeyen bu kitleler sondaj aracılığıyla sık sık yoklanmaktadır.''
Nedir
kitle, hep övülen bu yarı toplum? Toplumsallık güçlerinden, tam da en gereken
yerde yoksun bırakılmıyorlar mı? Sevinç içinde yükseldiği, acılarla yıkıldığı
zamansallık, tam da kapital nesnelliğinde kendini yitirmeyi özlediğinde, o
vurdumduymaz ve soğuk bilinçliliğine geri dönmüyor mu, kitle hep?
Ne
garip bir oyuncaktır kitlenin sessizliği! Yürür, konuşur ve acı çeker....
Kendisine ve çevresine ait hiçbir şey bilmez. Bir nevi ıstırap makinesi.
İplerini hep başkaları çeker. Hantal ve şapşal kapitalin nesnel robotu.
Neye sevinir bilinmez- çünkü neye sevinmesi gerektiğini de başkaları
belirler... Sınırsız olan hayalleri ve acı kabiliyetini kendi içine bastırır.
Varlık bir kafes ve acizlik içinde kıvranan bir ruhların hayaletleri.
Kitlenin yönlendiren düşsel gösteri dünyasında varolmak için yok olmak, parça
bütüne kavuşabilir mi... Ne olacağını bilen var mı? Toplumsalın görünürlüğünde
sessiz kitlenin hep oynayamayacağı roller yükler kapital ve
ıslıklar.. Çünkü.''Kitlenin bilinçaltı ve bilinci yoktur.''
Alıntılar:
Sessiz Yığınların Gölgesinde