Sylvia
Plath, "Sadece içimde susmak istemeyen bir ses olduğu için
yazıyorum."der
Sosyal medya kullanımında bireysel tutkunun
koşulu, tutkuya duyulan özne özlemi anlık durum ile tutkunun duyulmasına yol
açan karmaşık karşıtlıkta olabilirlik içindeyiz. Çünkü öznenin karşıtlığını;
uyarım, uyarıcı duyular üzerinde etkili olduğu nesnenin karşıtlığını da zorunlu
kılmaktadır.
Öznenin
duyusu duyarlılık içinde gelişim gösterirse, duyum aynı etkiyle, etki gösteren
öznenin eğilim durumuna maruz kaldıkça, özne bu durumu özneye yönelik dışsal
etkiler durumu içinde zıtlıklarda giderek kaybolacaktır. Uzun süre aynı biçimde
köreltilmiş duygular, duyumları körleştirilmiş içsel uykuya neden olabilir. Örneğin: Bir çocuk aynı davranış eylemleri yönergesinde duyusal yetenekleri
içinde eğitilmiş olsun. Bu Erikson’a göre kritik dönem: İnsan
gelişimlerinin en kritik dönemleri; 0-2 yaş ve ergenlik dönemidir. Yaşamın ilk
yıllarında hayata uyum ya öğrenilir ya da güvensizlik duygusu ortaya çıkar. Bu
güven duygusu, ilk iki yaşta gelişmezse çocuk ilerde hep güvensizlik duyar. Bu durum ise öznede ''Gençlik
Şizofreniyası''; kişinin gençlik döneminde kişiliğini bulamaması durumudur.
Psikololoji kuramcılarına göre: ''İnsanlar
eşit doğmazlar, doğuştan insanlar birbirinden farklıdır. Kalıtsal olarak
getirdiğimiz özelliklerle birbirimizden farklıyızdır. Yıllar sonra bu
farklılıklar daha da belirginleşecektir. Bireyler sonsuz potansiyellerle değil, biyolojik yapılarının elverdiği ölçüde
bir potansiyelle doğarlar. Herkes kendine göre büyüme, öğrenme, gelişme
gösterir. Ne kadar aynı olanaklar sağlanırsa sağlansın, bireyler aynı düzeye
gelemezler'' tezlerini savunurlar. Karşıt görüşü savunan psikoloji kuramcılarına göre: ''Her insan aynı yaşam koşulları, sosyal, zihinsel gelişme bakımından aynı şartlar sağlanırsa, bütün insanlar aynı düzeye gelirler. Herkes sonsuz gelişme potansiyeline sahiptir'' tezini savunurlar.
Bu görüşe göre insanlar arasındaki farklılıklar, aynı yaşam olanaklarının sağlanmamasından kaynaklanmaktadır.
Freud’a
göre, çocuğun ilk beş yaşındaki durumu ilerde ne olacağını gösterir. Erikson
ise buna ‘hayır’ der.
Piaget’ye
göreyse, çocukta düşünce ile dil birbirine paralel olarak gelişmektedir. Hatta
düşünce biraz daha öncedir. Dilin anlamını önemli kılan düşüncedir. Bir, iki
yaşındaki çocukların kullandığı kelimelerin üçte ikisi isimlerle, pek azı hareketlerle ilgilidir.
Ona göre işlem öncesi dönemde, çocuklar genellikle iletişim amacı taşımayan
şekilde, yüksek sesle konuşurlar. Başkalarını duymazlar. Bu tür konuşmaya ''egosantrik konuşma'' denir. Bu konuşma çocuğun kendisi üzerine yoğunlaşmasıdır.
Piaget’ye göre, 4-7 yaş arası çocuklarda üç tür egosantrik konuşma vardır:
1-Tekrar, 2-Monolog, 3-Kollektif monolog
Örneğin sosyal medyada bulunan bir yetişkin üzerinden düşünürsek:''egosantrik'' olarak aynı düzlemde
yazı yazan ya da aynı düzlemde okuma yapan, bunun yanında farklı duygu
durumlarını uzun dönemli uykuya geçirdiğini fark etmesi
zorlaşacaktır. Adorno der ki: "Çağımızın en büyük hastalığı
olağanlıktır." Olağanlıktan çıkıp çıldırmak için eskiden edebiyata kaçardık, şimdi
çıldırmamak için sosyal medyaya kaçıyoruz. Biz insanların en büyük çaresizliği bu
olmalı ki; içinden çıkılmaz bir labirente de dönüştürüldük. Kendi içinde
evrimleşemeyen yetişkin çocuklarız artık... Bunun bir adı var olacak mı? Bilemeyiz... Nasıl olsa
insanlığın gelişimi hep yarım da kalacak... Psikoloji alanında birçok kuram ortaya konulmuştur. Örneğin; tip kuramcılarının ortaya attığı; ‘tipoloji kuramları ve trait kuramı. Triat kuramına göre, bireylerin davranışlarında,
tutumlarında göze çarpan, devamlılık gösteren, tutarlılıklar gösteren
özellikler ele alınmıştır.
Ancak tüm bireyler arasında, karşılaştırma
yapabilmek için daha çok birbirine benzeyen traitlerin (benzeş davranışsal
özellikler) saptanmasına çalışılmıştır. Yani bu görüşe göre, bireyler aynı
traitler, benzer davranışlar bakımından karşılaştırılabilirler. Örneğin; zekâ
testleri saptanmış traitlerden oluşmaktadır. Bu testten alınan sayısal değer,
bireyin kim olduğunu, diğerleriyle karşılaştırmayı sağlayan bir ölçüt sağlıyor.
Trait yaklaşımı, bireyler arasında niceliksel bir karşılaştırma olanağı
sağlıyor. Bu sayede bu yaklaşımla daha katkılı teknikler geliştirilmiştir. Bu
tekniklerden en fazla kullanılanı; ‘faktör analizi’dir.
Ancak bu yaklaşımda önemli bir problem vardı:
Tüm insanların karşılaştırılabilecekleri traitlerin ne olduğunun saptanması
oldukça zor olmasıydı..?
Tipoloji
kuramları ise bireyleri belirli özellikler bakımından tiplere ayırmışlardır:
Örneğin
tipolojinin babası Spranger, 6 tip saptamıştır:
1-Estetik tip, 2-Sosyal tip, 3-Politik tip,
4-Dinsel tip, 5-Ekonomik tip, 6-Teorik tip.
Kredchmer de iki tip saptmıştır; aynı fiziksel özellikleri olanların topladığı
''fiziksel tip'' ve aynı mizaca sahipleri topladığı; ''mizaç tip''. Aslında
ikisi bir tiptir. Kredchmer, bu iki tipin karşılaştırılabileceğini söylemiştir.
Jung da insanları, ''içe dönük tip'' (çekingen, az sosyal, utangaç) ve ''dışa
dönük tip'' (atılgan ve daha sosyal) diye ikiye ayırmıştır. Ve insanların hangi
tipden olduğunu anlamak için testler geliştirmiştir ancak sonuçta her iki
tipten de olmayan bireylerde ortaya çıkmıştır.
Sosyal medyada kişilik tipolojisi içinde bireysellikte kitlelerin içsel sesleri ''kedi de benim fare
de! Kendimi yakalayıp kendimden kaçarım, Bazen yakalanmak için tuzağıma
düşerim. Aslında kapana peyniri koyan da benim.'' Dijital köyün sakinleri yeni
farklı tipoloji ve triat tiplerin saptanacağı ''dijital kamusallığa'' taşınmış durumda... Dijital tria tipler ve dijital tipolojik tipler içinde farklılıklar yeni açılımlar geliştircek gibi... İnsan bir evren olduğunu düşünürsek; evren içindeki paralel
evrenleri dijital psikoloji araştırmaları saptayacaktır.
Şimdi ise insanlığın durumu Henry Miller'in dediği gibi: ''Özgürlük
düşleyen ve aklında yalnızca kaçmak düşüncesi olan bir esir gibiyim...''