Erteleme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Erteleme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Eylül 2023 Salı

Bir kişinin kişiliğini fikirlerinden okumak imkansızdır.

 Aristo’ya göre anlamak, arzu olmadan hiçbir şeyi harekete geçirmez; çünkü arzu bir arzudur ve hareket hesaplamayla uyum içinde olduğunda, istekle uyum içindedir.

Eğer ahlak objektif değilse hayatımızın bir anlamı yoktur.” Derek Parfit

Derek Parfit (1942-2017), muhtemelen adını çok fazla duymadığınız en ünlü Britanyalı filozoftur. 1984’te Parfit, birçok filozof tarafından dahiyane bir çalışma olarak tanımlanan ve hala da öyle olan bir eseri yayınladı. Parfit’in düşünce özünde, kendi çıkarlarımızla daha az, kamu yararıyla daha fazla ilgilenmemiz gerektiğini savundu. Kitabı, parlak tartışma yaratan ayrıntılarla dolu bir insan olmanın ne anlama geldiği, zaman içinde varlığını sürdüren bir kimlik olarak kişinin kendiyle ilgilenmekten neden vazgeçmesi gerektiği, nedenlere dayalı olarak hareket etmenin ne anlama geldiği ve bu  nedenler temelinde hareket etmenin ne anlama geldiği konularında çağdaş görüşlere meydan okuyan şaşırtıcı derecede yaratıcı düşüncesini açımlar. Parfit aynı zamanda modası geçmiş bir biçimde bir tür büyük birleşik ahlâk teorisine inanıyordu; kendisinin x teorisi adını verdiği, dini olmayan bir etik teorisi. Tüm temel ahlâk teorileri farklı yönlerden aynı dağın zirvesinde birleşiyordu. Parfit’in yalnızca felsefe üzerinde değil, aynı zamanda onun ötesinde, özellikle iklim etiği, yoksulluğun azaltılması ve hayırseverlik alanlarında da muazzam bir etkisi olmuştur. David Edmonds, Parfit’in ilk tam ölçekli biyografisi kaleme aldığı “Parfit” kitabında ele almaktadır.

Parfit’e göre gerçek ya da gerçeklik, gerçekliğe inanmaya meyilli olduğumuzdan çok farklıdır. Bunun farkında olmasak bile çoğumuz gerçekliğe karşı indirgemeci değilizdir. Hayal ettiğimiz durumları göz önünde bulundurursak, zamanın akışı içinde devam eden varlığımızın fiziksel ve psikolojik süreçlerin sürekliliğinden farklı olarak daha derin bir gerçek olduğuna, sempatik sistemimizin “ya hep ya hiç olması” anlamında savaş veya kaç modunda gereken bir gerçek olduğuna güçlü bir şekilde inanma eğiliminde olduğumuzu savunmaktadır. Parfit’e göre bu gerçekliğin gerçekliği ise doğru değildir.


Gerçekler moral bozucu mu? Bazılarımız gerçeklikleri moral bozucu bulabilir. Ama bunun yanında gerçekliğin özgürleştirici ve teselli edici bir yönü de yok mudur? Varlığımız bu kadar ileri bir gerçeklik içinde olduğuna göre inandığımız bir alana ya da dünyaya karşı kendi içimize gömeriz. Parfit’e göre dünyaya karşı görüşümüzü değiştirdiğimizde “cam tünel”e benzettiği duvarların ortadan kaybolacağını düşünmektedir. Gerçekliğin özgürleştirici yönü de burada yatıyor olabilir. Ki gerçeklik şayet cam tünel içinde yaşamaya devam ettiğimiz sürece gerçekliğin yanılsamasıdır. Gerçekliğin teselli edici yönünü keşfeden için cam tünelden çıkarak havayla doğrudan temas edeceğizdir.

Parfit, kişisel kimlik, rasyonelite, ahlak ve aralarındaki ilişki sorunları üzerine de düşünen kamusal bir filozoftur. Düşünün ki, suç işleyip beynini başka bir bedenle değiştirip veya genç yaşta suç işleyen ve artık ne olduğunu hatırlamayan bir kişi ceza alır mıydı? Peki insanı zamanla kendinde bütüncül anlamda tutan nedir? John Locke’un hatıralarını, dileklerini ve zihinsel tutumlarını değiştiren bir prens ve dilenciyi hayal ettiğinde sorduğu aynı soru değil midir bu? İşte o zaman prens dilencinin bedeninde yaşayacak ve tam tersi dilenci olacak. Demek ki işte insan haldedir yani zaman akışının, cam tünel içindeki bir haldedir insan… İkincisi, ilk davadaki kişinin hafızasını ve sürekliliğini taşıdığı için birincinin aynısı olacaktır. Güvenlik cihazları bugün insanları teşhis etmek için parmak izlerini kullanıyor ancak Locke ve Parfit haklıysa onlarda yanlışlar.

Parfit, her hangi bir fikrin tartışmasına da müdahale ediyor ve sinemasal bir örnekle, Kaptan James Tiberius Kirk’in (Star Trek’te) boş bir gizleme cihazına girdiyse, içinden çıktığını, ancak onun basılı bir kopyasını dünya’ya gönderdiğini, Kaptan Kirk’in önünde olacağımız yere, her ikisinin de aynı anılara, dileklere, fikirlere vb. sahip oldukları. Her ikisinin de Kirk ve onunla tutarlı olduklarını iddia etme hakları var, ama açıkça, değiller. Parfit, karakterin sadece hafıza ve geçmiş deneyimlerden oluşmadığı sonucuna varıyor. Bu çok fazla oyun oynamıyor. Aslında önem verdiğimiz şey hayatta kalmaktır ve hayatta kalmak entelektüel ya da zihinsel sürekliliktir ve biz buyuz.

Parfit’e göre eğer kişi geleceğin öngörülemez olduğuna dair güçlü bir duyguya sahipse, aynı zamanda gelecekteki benliklerimizin de belirsiz ve öngörülemez olduğunu hissedeceğimizi ifade eder: bu nedenle onlar hakkında düşünmeye ya da onların yararına plan yapmaya çok fazla zaman harcamak pek de mantıklı değildir. Öte yandan, eğer kişi geleceğin büyük ölçüde tahmin edilebileceğine dair güçlü bir duyguya sahipse, o zaman gelecekteki benliklerle özdeşleşme güçlü olacaktır ve onların yararına planlamayı boşa çaba olarak görmeyeceğizdir.

Gelecekteki benliğimiz gerçekten de bir yabancı olabilir ama ertelememizin nedeni kesinlikle bu değildir. O anda erteliyoruz, çünkü genellikle o şeyi o anda yapmak istemiyoruzdur. Muhtemelen bunu hiç yapmak istemediğimiz için, ama nedenini bilmiyor da olabiliriz. Hatta bunu yapmak istediğimizi bile düşünmeyebiliriz.

Parfit, biz insanların zamanın “cam tüneli” içinde hareket eden tutarlı bir kimlik olmadığımızı, her bir kimliğimiz bir önceki ve sonraki kimliklerimizle teğetsel olarak bağlantılı ama yine de onlardan farklı olan ardışık benliklerden oluşan bir zincir olduğumuzu savundu. Bu noktada tıpkı Platon’un aklın alanlarını tasvir ettiği dairesel alanlara benzetilebilir. Örneğin, sokakta her hangi bir insanla sohbet ederken, gençlik yıllarındaki alışkanlıktan muzdarip olabileceğini bildiği halde sigara içtiğini kabul edelim. Bu insanın gençlik döneminde sigaraya başlayan bu çocuk sert bir şekilde yargılanmamalıdır. Yargılandığında yukarıda Aristo’nun arzunun hareketi düşüncesinde belirttiği gibi bu çocukta sadece erteleme arzusunun hareketi yönünde tersine bir “cam tüneli” akışı olması muhtemeldir. Sert bir şekilde çocuk yargılanmadığı takdirde arzusunun hareketi gelecekteki kimlik yapısına doğru akış gösterecek ve cam tünelden çıkabilme şansını yakalayabilecektir. Ayrıca hem çocuk hem adam bugüne ait olduğunda bu adamın çocukluğu gelecekteki şimdiki halini “benliğini” tanımlayamayan bir kimliksizlik olduğunu ertelemeye aldığı ve yıllarca içtiği sigarayı bırakması olarak bakılabilir. Zira Parfit, bir insanın gelecekteki kendine karşı tutumu ya da tutumları bazı açılardan diğer insanlara karşı tutumuna da benzediğini düşünmektedir. 



Freud ve Kant İlişkisi

Sigmund Freud, İmmanuel Kant'ı derinlemesine incelemişti ve Kantçı aşkın idealizm teorisini, psikanalitik deneyimin temellerini değerlen...