Mission Impossible: Ölümcül Hesaplaşma
Ünlü aksiyon serisi ‘Görevimiz Tehlike’ serisinin yedinci
filmi olan “Mission Impossible: Ölümcül Hesaplaşma’nın Birinci Bölüm”ü ABD’den
üç gün farkla ülkemizde de vizyona girdi. Başrollerinde Tom Cruise,
Rebecca Ferguson, Hayley Atwell, Pom Klementieff, Vanessa Kirby ve Simon Pegg
gibi başarılı oyuncular rol aldı. Yönetmen Christopher McQuarrie’in
gözünden insanlık için risk oluşturan tehlikeli silahların kötü niyetli
kişilerin eline geçmemesi için mücadele eden ajan Ethan Hunt’ın (Tom Cruise)
hikayesi anlatılıyor.
Görevimiz Tehlikeli’nin sonuncusunda, düşman insan
değildir, varlıklar ve kişilerin ‘insan’ olmasını arzulamasına rağmen... Filmde
düşman ‘Varlık’, dünyanın tam kontrolünü isteyen çoklu özerk yapay zekadır.
Görevimiz Tehlike’de olduğu gibi, aksiyon, macera ve
bilim kurgu sineması genellikle çağdaş çatışmalardan çıkarılan unsurları
dramatik bir bağlam olarak ele alır.
Açık söylemek gerekirse, filmde yapay zekanın
Hollywood’un mega yapımlarında anti-kahraman değil de, bir kurtarıcı kahraman
bir karakter olarak çıkmasını umuyordum. Olmadı! Yapay zekayı elbette, “Ölümcül
Hesaplaşma” bağlamında geçmişin kalıntısı olarak, yani Rusya’yı özgürlüğün
düşmanı olarak koymak için manikür kaynak olarak eklendiği de
düşünebilir.
Sosyal medyada tekrarlayan kıyamet hikayelerinde ve
son on yılda bazı filmlerde, yapay zekanın dünyaya hâkim olacağı ve insanları
yok edeceği bir geleceğin habercisi, Görevimiz Tehlikeli’nin son serisinde,
korkuları ve belirsizlikleri çıkaran benzer bir ideolojik imgeleri de sunuyor.
Üretim ve iletişim biçimlerinde önemli değişiklikler yapan bir toplumda
unutulmamış. Mitoloji olarak sinema, klasik mitler gibi çağdaş beklentiler
ve belirsizlikler, aynı zamanda kurulan gücün hikayesini, aynı zamanda
kahramanın veya acı çeken ölümcüllerin anlatımını güncelleyerek ortaya
çıkarmaktadır.
Tıpkı, Antik Yunan’da olduğu gibi biz
ölümlüler sadece şaşkınlık veya şaşkınlıkla izlenebilecek olan tanrılar ve
kahramanların gösterisine boyun eğmişlerdir. Kötü bir yapay zeka dünyamızı
tehdit ediyor ve sadece güvenliğimizi koruyan güçler bizi kötü bir sondan
kurtarabilir. Filmde adeta bilinçdışımıza yapay zekayı “kabul edin zavallı
ölümlüler!” algısı oluşturmak için...
Sinema, eski efsanenin yaptığı gibi vatandaşlığın
kritik ve aktif rolünün önünü kapatır. Ve tanrısal tasarımlar karşısında,
izleyicisini susmak ve saklanmak dışında hiçbir şeyin yapamayacağına ikna
etmeye çalışarak inandırır.
Çağdaş kahraman, kurulan gücün dinamiklerini
gizlemeden temsil ettiği için sahte kurtuluş tablosu olarak hizmet ediyor.
Endişelenme, güvende olman için senin için bu işi yapıyoruz. Buna ise sinemanın
izleyiciye, tekrarlı deneyimlerle içselleştirdiği tutarlı bir plasebo da
denilebilir.
Sinemada nadiren güç hikayelerini kapatacak bir
yansıma seçilir, vatandaş-izleyiciye geleceğin etik ve politik sorumluluğunu
geri verir, determinist ve baba-list hikayeye karşıdır.
Düşüncelerimi okuyanlar bu noktada benim yansımam
hakkında düşünebilir ve belli bir sebep olmadan değil: “Bu sadece bir film.
Kahramanın görevleri tehlikelidir. Tadını çıkarın.” Mitoloji işe yarıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder