Henry Jenkins, 4 Haziran 1958 yılında ABD'de dünyaya gelmiştir.
Siyaset Bilimi ve Gazetecilik alanında eğitimler almıştır.
Georgia State University , University of Iowa , Wisconsin-Madison University eğitimlerini sürdürmüştür.
Güney Kaliforniya Üniversitesi'nde akademik hayatına devam etmektedir.
Yayımlanan ve en fazla bilinen eserleri: "Teorileri Transmedia Hikaye ", " Yakınsama Kültürü " ve "Yeni Cesur Medya"dır.
Cesur Yeni Medya'nın tarihsel benzerliklerine değinmek gerekir. Jenkins'in neden 2016 yılında yayımladığı eserine "Yeni Cesur Medya" adını vermiştir? Shakespeare'in "Fırtına"
adlı eserinde V. Perde 1.Sahne sayfa 183'te "Miranda " isimli karakterin
"Hey cesur yeni dünya" şeklindeki repliğine göndermeli Aldous Huxley'in kitabının adıdır. Aldous
Huxley’in Cesur Yeni Dünya romanının konusu: 26. Yüzyılın Londra’sında
geçmektedir ve distopik bir atmosfer mevcuttur. Toplum üreme teknolojisi,
öjenik ve uykuda öğretim yani hipnopedi sayesinde toplum değiştirilmiştir. Jenkins'inin, "Cesur Yeni Medya" eseri, uluslararası politik sistem, uluslararası ekonomik yapı bağlantılarını, uluslararası medya sektörünün küreselleşme bağlamında kurumsal yapıların "alt yapı ile üst yapı"nın yakınlaşmasını kaleme almıştır. Kültürel bağlamda, sosyal medyanın, kitle ve/veya popüler kültürün halk kültürüne dönüşebilme süreçlerini tarihsel örneklerden yola çıkmıştır.

Kitabın Ana Fikirleri:
Kitabın Ana Fikirleri:
“Yakınlaşmanın
Sunağında İbadet”
Öncelikle medyadaki Değişimi
Anlamak İçin Yeni Bir Paradigma sunuyor.
Cesur Yeni Medya,
sosyal medya üzerine geliştirilen üç kavram arasındaki ilişki hakkında
açımlamalar yapar: Medya yakınlaşması, Katılımcı kültür ve Kolektif zeka.
Yakınlaşma ile içeriğin
çeşitli medya platformları üzerinden akışını, çeşitli medya endüstrilerinin
işbirliğini ve istedikleri türlü eğlence deneyimi arayışıyla neredeyse her yere
gidebilecek medya izleyicilerinin göçebe davranışından söz ediliyor.
Yakınlaşma, kimlerin
konuştuğuna ve ne hakkında konuştuklarını sandıklarına bağlı olarak teknolojik,
endüstriyel, kültürel ve sosyal değişiklikleri tanımlayabilen bir sözcüktür.
Medya yakınlaşması
dünyasında önemli hikaye anlatılır, her marka satılır ve her tüketiciye çeşitli
medya platformları üzerinden kur yapılır.
Medya içeriğinin-
farklı medya sistemleri, rekabet halindeki medya ekonomileri ve ulusal sınırlar
üzerinden- dolaşım ağırlıklı olarak tüketicilerin aktif katılımına dayanır.
Yazar, yakınlaşmanın esasında aynı aygıtlarda muhtelif medya işlevlerini bir araya getiren teknolojik süreç olarak
anlaşılmasına da karşı çıkar.
Yakınlaşmayı bunun
yerine, tüketicilerin yeni bilgiler aramaya ve dağınık medya içerikleri
arasında bağlantılar kurmaya teşvik eden/edilmesiyle kültürel değişimi temsil
eder. İzleyicilerin yeni medya sisteminde rol almalarını anlatır.
Katılımcı kültür tabiri
eski pasif anlamda medya izleyiciliği kavramlarına tezattır. Medya yapımcıları
ve tüketicilerden farklı rollerle meşgul oluyorlarmış gibi bahsetmektense,
onları yeni kurallar dizinine göre birbirleriyle etkileşime giren katılımcılar
olarak görülür. Tüm katılımcılar eşit olarak yaratılmadığı tezi savunulur.
Şirketler hatta kurumsal medya içerisindeki bireyler- hala bireysel
tüketicilerden ve hatta tüketicilerin toplamından daha fazla güç ortaya
koyarlar. Bazı tüketicilerin gelişmekte olan bu kültüre katılım için daha fazla
beceriye sahip olduğu yönünde düşünce vardır. Yakınlaşma, ne kadar sofistike
hale gelirlerse gelsinler, medya aygıtlarıyla gerçekleşmediği yönünde
belirtilir.
Yakınlaşma, bireysel
tüketicilerin beyinlerinde ve onların diğerleriyle sosyal etkileşimiyle meydana
gelecektir. Hiçbirimiz her şeyi bilemeyiz; her birimiz bir şeyler biliriz ve
kaynaklarımızı toplayıp becerilerimizi birleştirirsek, parçaları bir araya
getirebiliriz. Kolektif zekâ medya gücünün alternatif kaynağı olarak
görülebilir. Yakınlaşma kültürü içerisinde günlük etkileşimlerimiz sayesinde bu
gücü kullanmayı kullanıcıların öğrendiğini belirtir. An itibarıyla bu kolektif
gücü çoğunlukla eğlence hayatımızda kullandığımız ve yine ancak yakın zamanda
bu becerileri daha “ciddi” amaçlar için kullanılacağını ön görüyor yazar. Kitap
aynı zamanda din, reklam, eğitim, siyaset, eğitim ve hatta ordunun işleyişini
nasıl değiştireceğini de incelemektedir.
Kitabın
İncelenen Ana Bölümleri:
Cesur Yeni Medya yedi
bölümden oluşmaktadır. Bölümlere dair geniş temalı fikir sunacak içerik
bilgileri bölümler halinde verilmiştir.
1 1. Bölüm:
“Survivor”a
odaklanır ve “ American Idol” etrafında döner. Birinci bölüm, okuyucuları
“Survivor”ı spoil edenlerin- yayınlanmadan önce programın birçok sırrını gün
ışığına çıkartmaya çalışmak için bilgilerini birleştiren bir grup aktif
tüketici- az bilinen dünyasına yönlendiriyor. “Survivor”u spoil etmek, burada
bihassa işbaşındaki kolektif zekaya canlı bir örnek olarak verilir. Bilgi
toplulukları ortak entelektüel ilgileri etrafında oluşur; üyeleri genellikle
geleneksel bir uzmanlığın bulunmadığı alanlarda yeni bilgiler oluşturulmak
üzere birlikte çalıştıklarına dikkat çekilir. Bilginin arayışı ve
değerlendirilmesi bir anda müşterek ve muhalif haline geldiği belirtilir. Bu
bilgi topluluklarının nasıl çalıştıklarını tespit etmek, günümüzdeki medya
tüketiminin sosyal doğasını daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacak bilgileri
içerir. Ayrıca medyanın yakınlaşması çağında bilginin güce nasıl dönüştüğünün
iç yüzünü göstermek amaçlı bilgiler içeriyor.
2 2.Bölüm:
Reality
TV olgusu gözden geçirir. “American
Idol”ı, “Duygusal Ekonomi” tarafından reality TV’nin nasıl şekillendirildiğini
anlamaya çalışarak medya sektörünün bakış açısını incelenir. TiVo- ve VCR’ların
çağında otuz saniyelik reklamların düşen değeri, Madison Avenue’yu tüketici
halkla bağlantısını tekrar düşünmeye zorlar. Bu yeni “duygusal ekonomi” ,
şirketleri, markalarını sektörün içinden tabiriyle “aşk markalarına” (lovemark)
dönüştürmeye ve eğlence içeriği ile marka mesajları arasındaki çizgiyi
silikleştirmeye nasıl teşvik ettiği açımlanır. Duygusal ekonomi mantığına göre
ideal tüketici aktiftir, duygusal olarak bağlıdır ve sosyal ağdadır. Reklamı
izlemek veya ürünü tüketmek artık yeterli değildir; şirket, izleyicileri marka
topluluğunun içine davet eder. Ancak bu
tür bağlantılar daha aktif tüketimi teşvik ederken, bu topluluklar aynı zamanda
marka bütünlüğünün koruyucuları ve böylece bağlılıklarını sunmak istedikleri
şirketlerin eleştirmenleri haline de gelebileceklerini açımlar. Her iki durumda
da üreticilerle tüketicilerin franchiseların yaşamlarına katılım davetine uymak
istemesinden ötürü kopmakta olduğunu belirtir. “American Idol”ın de,
hayranların katılımlarının marjinal olmasından ve yapımcıların rekabetin sonucu
şekillendirmekte fazlasıyla aktif bir rol oynamasında korktuklarına vurgu
yapar. Katılım ne zaman müdahale etme
haline gelir? Ve diğer üreticiler eğlence deneyimi üzerinde ne zaman aşırı güç
uygularlar?
3 3.Bölüm:
“Matrix”in
transmedya anlatılıcılığı üzerinde durulur. Transmedya hikaye anlatıcılığı, tüketiciler üzerinden
yeni talepler yaratan ve bilgi topluluklarının aktif katılımına bağlı medya
yakınlaşmasına bir karşılık olarak doğmuş yeni bir estetiğe dikkat çekilir.
Transmedya hikaye anlatıcılığı dünya
yaratma sanatıdır. Kurgusal bir dünyaya bütünüyle deneyimlemek için
tüketicilerin avcı ve toplayıcı rolüne bürünmesi, medya kanalları arasında
hikaye parçalarının izini sürüp bulması ve çevrimiçi tartışma grupları
aracılığıyla birbirleriyle notların karşılaştırılması, zaman ve çabalarını
ortaya koyan herkesin daha zengin bir eğlence deneyimi elde etmesini sağlamak
üzere işbirliği yapması gerektiği belirtilir. Üç “Matrix” filmini yazan ve
yöneten Wachowski Kardeşler’in transmedya hikaye anlatıcılığını çoğu izleyici
üyenin hazır olduğundan daha öteye götürdüğü savunulur.
4 4.Bölüm:
Dördüncü
bölümde, George Lucas’ın mitolojisini kendi fantezileri ve arzularını tatmin
etmek üzere aktif bir biçimde yeniden şekillendirilen “Yıldız Savaşları”
hayranı film yapımcıları ve oyuncularıyla ilgilenir. Hayran kültürleri burada
kitle kültürünün içeriğine karşılık olarak eski halk kültürü sürecinin yeniden
canlandırılması olarak anlatılır.
5 5. Bölüm:
Harry
Potter üzerindeki belirli mücadele üzerinde düşünmek için odak noktasını katılım
politikasına doğru genişletir. Harry Potter hayranları ile J. K. Rowling’in
kitaplarının film haklarını satın alan Warner Bros. Arasındaki çekişme ve
kitapların muhafazakar Hıristiyan eleştirmenleri ile o kitapları, genç
okuyucuları cesaretlendiren araçlar olarak gören öğretmenler arasındaki
çekişmeleri anlatır. Geleneksel bekçilerin yok olmasına ve fantezinin günlük
hayatlarımızın pek çok farklı kısmına yayılmasına karşı birtakım tepkileri
detaylandırıyor. Bir taraftan
muhafazakar Hıristiyanlar temel sosyal ve kültürel değişimlerin karşısında daha
geleneksel otoriteyi yeniden ileri sürerek medya yakınlaşması ve küreselleşmeye
karşı nasıl hamle yaptıklarına değiniyor. Diğer bir yandan da, bazı
Hıristiyanlar medya okuryazarlığı eğitimine özgün yaklaşım geliştirerek ve
Hıristiyanlığa çekilmiş hayran kültürlerinin ortaya çıkmasını teşvik ederek
yakınlaşmayı kendi medya destek biçimi olarak benimsendiğini belirtiyor.
Bu
beş bölüm boyunca, köklü kurumların modellerini nasıl tabandan gelen hayran
topluluklarından aldıklarını ve medya yakınlaşmasını ile kolektif zeka çağı
için kendilerini nasıl yeniledikleri- reklamcılık sektörünün tüketicilerin
markayla ilişkisini nasıl tekrar gözden geçirmeye zorlandığını, askeriyenin
sivillerle ordu mensupları arasındaki iletişimi yeniden yapılandırmak üzere
çokoyunculu oyunları nasıl kullandıklarını, pek çok kişinin yazar olmaya
başladığı çağda hukukçuların “adil kullanım”ın ne anlama geldiğini nasıl
anlamaya çalıştıklarını, eğitimcilerin yaygın eğitimin değerini nasıl tekrar
değerlendirilmekte olduğunu, bazı muhafazakar Hıristiyanların popüler kültürün
yeni biçimleriyle nasıl uzlaştıkları gösterilmeye çalışılmıştır.
6 6.Bölüm:
Demokrasiyi
daha katılımcı duruma getirmenin ne getirebeceğini inceler yazar. 2004
başkanlık seçimlerine bir bakış açısı önermek üzere yakınlaşma hakkındaki
fikirlerini uygulayarak popüler kültürden kamusal kültüre dönecek olduğunu
vurgular. Sürekli olarak, vatandaşların haberler ve siyasi açıklamalardan çok,
popüler kültürden daha iyi hizmet görmüşlerdir; popüler kültürün bu seçimin
getirileri hakkında halkı eğitmek ve sürece daha fazla katılmaya teşvik etmek
üzere yeni sorumlulukların üstlendiğini belirtir. Bölünmeye yol açan
kampanyanın ardından popüler medya farklılıklarına rağmen bir araya gelmenin yollarının
şekillendirebildiğini belirtir. 2004 seçimleri, vatandaşlar kampanyanın kirli
işlerinin çoğunu yapmaya teşvik edilirken ve adaylarla partiler politik süreçte
kontrolün bir kısmını kaybetmişken, medya ve politika arasındaki ilişkide
önemli bir geçiş anının temsilini vurgular. Bu bölümde tüm taraflar
vatandaşların ve tüketiciler tarafından daha büyük katılımı var saydıklarını ve
bu katılımın şartları konusunda bir uzlaşmalarının olmadığı tezini savunur.
Trump’ın başkanlık sürecinde popüler kültürü kullanımı örnek verilebilir.
7 7.Bölüm:
Sonuç
bölümünde anahtar ifadesi yakınlaşma, kolektif zeka ve katılıma tekrar vurgu
yapar yazar. Eğitim, medya reformu ve demokratik vatandaşlık için ele aldığını
belirten Jenkins, Yakınlaşma kültürünün medyayla olan ilişkilerimizi düşünme
şekillerimizdeki bir değişikliği temsil ettiğini, bu değişikliğin ilk önce
popüler kültürle olan ilişkilerimizle yaptığımız, ancak oyun deneyimiyle elde
ettiğimiz becerilerimizin öğrenme, çalışma, siyasi sürece katılma ve dünya
üzerindeki diğer insanlarla bağlantı kurma yolları üzerinde etkilerinin
olabileceğine dair bir idea sunar.
Kitaptan Alıntılar:
New Orleans’ta
düzenlenen panellere değinen Jenkins verdiği örnekleri,” Oyun konsollarıyla
ilgili bir panelde, Sony (bir donanım firması) ile Microsoft (bir yazılım
firması) arasında gerilim yaşandı; her ikisinin de büyük planları vardı fakat
temelde farklı iş modellerine ve vizyonlarına sahiptiler. Hepsi esas zorluğun
bu ucuz ve kolay erişilebilen teknolojinin potansiyel kullanım alanlarını
genişletmek ve böylece yakınlaşma kültürünün insanların oturma odalarına
sızdıracak bir “kara kutu”, bir “Truva atı” haline gelmesini sağlamak olduğu
konusunda hemfikirdiler. Bir anne çocukları okuldayken oyun konsolunu ne
yapacaktı? Bir aile Noel’de büyükbabaya bir oyun konsolu hediye edip ne
yapacaktı? Yakınlaşmayı beraberinde getirecek teknolojiye sahiptiler, fakat
kimsenin bunu niye isteyeceğini çözememişlerdi.” Jenkins, 2016: 26)
“1980’lerin ortasında
başlayan çapraz medya mülkiyetinin yeni kalıpları şirketler için içeriğin tek
bir medya platformu yerine çeşitli kanallardan dağıtımını daha cazip hale
getiriyordu. Dijitalleşme yakınlaşma için şartlar belirledi; kurallarını ise
holding şirketler yarattı.” (Jenkins, 2016: 29)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder