Immnauel
Kant, 1724 yılında Doğu Prusya sınırları içindeki Königsberg'de dünyaya
gelir. 1804'teki fiziksel ölmüne kadar kentte yaşamıştır. 12 çocuklu bir saraç
ustasının oğlu olarak dar yaşam koşulları içinde büyür. Eğitimi sırasında
Leibniz Wolff'dan etkilendi. 1755 tarihinde doçent derecesi aldıktan sonra
üniversitede çeşitli sosyal bilim alanlarında dersler vermeye başladı. Kant
başlangıçta fizik ve astronomi alanında yazı yazdı. 1755 yılında ''Evrensel
Doğal Tarih ve Cennet Teorisi adlı eserini yazdı. 1770'den sonra Hume,
Rousseau etkisiyle eleştirel felsefesini geliştirdi. ''Hume'un felsefesinin
kendisini dogmatik uykusundan uyandırdığını'' belirtir. Kant'ın yaşamına
dışardan bakıldığında basit bir yaşama sahip olmuştur. Kant, özel
öğretmen olarak başladığı meslek yaşamını profesör olarak tamamlamıştır.
Monoton görüntü çizen yaşamını teorik uğraşlara adamıştır. Kant,
Epistomolojisi, neyi, nasıl, ne kadar bilebiliriz sorularını tartışmıştır.
Biliginin kaynağı olarak salt aklı ya da salt deneyi yetersiz bulur Kant. Ona
göre bilgi hem, akıl hem de deney ile elde edilebilir. Kant, epistomolojide
eleştirel akılcılığa varmadan önce rasyonalistti. Ancak kendi tabiriyle onu
dogmatik uykudan uyandıran David Hume olmuştur. Hume, her türlü aklın
deneyden geldiğini söyler, hatta tümevarım yöntemi Hume'ye atfedilir. Hume'ye
göre deney, zorunlu ve eksiksiz bilgiyi veremez, objenin dünyanın her yerinde
ve çok sayıdaki bu objelerin tümünü deneyimlememiz mümkün değildir. Hume'a göre
evrende her şey belli bir deternizmle, nedensellikle işler düşüncesi yanlıştır.
Çünkü Hume'a göre nedensellik insan psikojisinden doğan bir şeydir. Böylece
Hume'un şüpheci olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Hume'un göre, neden ve sonucu
yan yana görmek bizde bir alışkanlık doğurur, hiç kimse neden ve sonuç
arasındaki nedensellik bağını gözlemleyemez. Kant'ın Hume'den ayrıldığı nokta
burasıdır. Kant, akılcılardan, bilginin önceden zihinde var olup sonradan
anımsandığı görüşünün aksini savunarak ayrılır. Bu durumda duyu
verilerini işleyen, düzenleyen, sınıflandıran formlar olmasaydı duyu verileri
bilgiye dönüşmezdi. Ayrıca duyu verileri bilginin ham maddesi olarak mevcuttur.
Her ikisi de (duyu verileri ve zihindeki formlar) bilginin imkanlı olması
bakımından kati surette bir arada olmalıdır. Bu formlar yer, zaman,
nedenselliktir. Bunlar için de dörtlü dörtlü kategori vardır.
Toplamda on iki form bulunur. Temel de ise bu üç (yer, zaman,
nedensellik) form bulunur.
Örnek: Bir insanın (varlık)doğumu ele alınsa;
1-İnsanın nerede doğduğu
2-İnsanın ne zaman doğduğu
3-İnsanın neden dünyada olduğu
bilinmelidir. Bu üç veri olmadan hiç bir şey
anlaşılmayacaktır. İnsan hiçbir yerde, hiçbir zaman, herhangi bir neden
olmaksızın dünyada demek, saçmalamaktır,bir anlamı yoktur. Nerede
doğduğumuzu bilebiliriz, ne zaman doğduğumuzu da bilebiliriz, ama neden dünyada
olduğumuzu Kant'ın nedenselliği ile açımlamak gerekirse; fiziksel ölümümüz
gerçekleştiğinde bilinebilir. Ayrıca bu bilgiyi bizler değil bizden sonra var
olan varlıklar deneyimleyeceklerdir. Kendini bilmeyen varlık içinde var olduğu,
zaman biçiminde var olan sadece varlıktır...Varlık içinde bulunduğu yer ve
zaman içinde bulut gibidir, nedensellik olarak 'iyi ya da kötü' olması
fark etmez. Çünkü her bulut yüklendiği enerjiyi taşır. Ve zaman varlığı,
varlıkta zamanı ölçer. Oysa ki zaman iki unsuru koşul kılar varlığa:tutku ve
eylem. Tutku varlığın oluş biçimi ,eylem varlığın varlık nedenidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder