Alman
şair ve tiyatro yazarı, Brecht lise öğrenimini 18 Mart 1918'de tamamlar. Tıp
eğitimi görür; fakat tıp eğitimini yarıda bırakarak şiir ve tiyatroya yönelir.
Meslek edinir. Tiyatroyu toplumsal bir görev olarak yazar-çizer. Epik
tiyatro anlayışını geliştirir, seyirciyi düşünmeye çağıran oyunlar yazar. Yabancılaştırma
estetiğinin pragmatik yönü ise, Bertolt Brecht'le tiyatro alanında
kurumsallaşır. Brecht oyununu, dış dünyayı, yasal gerçekliği çarpıtarak kurar;
izleyicinin kendini sahnedeki oyunun bir parçası olarak duyumsamaması, kendini
oyun kişileriyle özdeşleştirmemesi için yapar bunu; çünkü onun, duygusallığın
esrikliğinde edilginleşmesini istememektedir; çünkü gerçeğin izleyiciye dikte
ettirilmemesini, izleyicinin kendisi tarafından bulgulanmasını amaçlamaktadır.
Brecht sanatçıya bakışını şöyle özetler: Sanatçı, halkın yozlaştırılmış ve
bozulmuş estetiği yerine, çağının ve toplumun gerçeklerini, bu gerçeklere
yaraşır biçimde dile getiren eserler vermek ve bu eserler aracılığıyla
kitlelere seslenmek zorundadır.''der En önemli eserleri: Carrar Ananın
Silahları, Galile, Sezuan'ın İyi İnsanı, Kafkas, Tebeşir Dairesi. Brecht gençlik döneminden itibaren sayısız aşklar yaşar. Rosa Marie Aman, Sophie Renner, Paula Banholzer ,Helana Weigel...
1918 Brecht, Paula Banholzer'le aşk yaşamaktadır. 1919'da oğulları Frank dünyaya gelir. Tiyatro eleştirmeni Brecht , 1920
yılında opera sanatçısı Mariaane Zolf'la tanışır. Münih'te kısa tatil yaparlar ve yakınlaşırlar. Brecht'in, Zolf'a yazdığı mektupta sevgisini dile getirir: '' Seninle en küçük tartışma için bile olsa bir kilo sinirimi feda ederim ve küçücük konuşmacık için tramvaylarda yedi saat koşturmacaya razıyım.(...) Birisini sevmek büyük bir şans''der. Sıradan insanlar gibi Brecht 'de sevdiğini başkasına kaptırmaktan korkar. Marianne Zolf, Hengmann adında kişinin kendisine ilgi duyduğunu yazar. Brecht'in tepkisi çocukça bir davranışı yansıtır. Zolf'a yazdığı mektupta şöyle der: '' Artık Hengmann'a gitmeni istemiyorum, lütfen davetlerini geri çevir. Sallantıda bırakma, tersine, bitir.(...) Ya da ona benden söz et, gerekirse'' der. Bu aşkta kıskançlık karşılıklıdır. Brecht hastalanır, üniversite klinğine yatar. Zolf , Brecht'i hastanede ziyaret eder. Brecht'in evde olmadığı bir gün , Paula Banholzer'den gelmiş mektupları bulur. Brecht, bulunan mektupların gerçeği yansıtmadığını ileri sürmüştür. Kıskanılmak hoşuna gider. Zolf için şüphe her zaman gerçektir. Bütün aşklarda olduğu gibi kıskanılan aşık kendisine değer verildiğini düşünerek gizlice kişisel ruh tatminine erişir. Bu ilişkide Brecht kendi sadakatini savunurken memuniyet de taşır; asıl olsa daha öncede kendisi Marianne Zolf'u kıskanmıştı. Onun da önemli olduğunu hissettirmişse, Marianne'nin kıskanç tavırları Brecht'e kendini güvende hissettirir. Yüksek perdeden konuşma sırası Brecht'tedir ve şöyle seslenir mektubunda: '' Genel olarak ve aramızda kalmak üzere dikkatini çekerim ki şimdiye dek ve şimdi bile sahip olduğun gelecek de önünde duran tüm yanılgılarını, korkularını ve kendine çektirdiğin tüm eziyetleri kesinlikle hak ettin, sevgili kadınım benim'' der. Marianne şüphelerini ortadan kaldırmış gibi davranır; ya da başka bir bahara saklar kıskançlık dürtülerini sadece şimdilik gömmüştür.
Brecht'in, Paula'dan olma oğlu Frank'ı da yanına alır; Frank'a çocuğu gibi bakar. Bu arada Marianne hamile kalır ve 1922'de Evlenirler. Kızları Hane dünyaya gelir. Doğumdan kısa bir süre sonra Brecht'i, Paula Banholzer'e yazdığı yeni bir mektubu bulan Marianne kısa süreliğine gömdüğü şüphelerini gökyüzünden, yeryüzüne indirir. Banholzer'e mektup yazar ve şöyle seslenir: '' Bugün size bir ricayla başvuruyorum ve bana yardım edeceğinizi umuyorum. Bu defa yardım etmeniz, sizin çıkarınıza- tüm hamileleiğim boyunca bekledim- yoksa çoktan bir karar verirdim. Ne yazık ki durumum yüzünden kesinlikle Brecht'e bağımlıydım ve onsuz iyi olamazdım- birkaç gün önce onun size yazdığı bir mektubu okudum ve şimdi ikinizin istediği o saat geldi.(...) Brecht'e özgür olduğunu söymenizi rica ediyorum, bütünüyle özgür- size yazdığı mektubun bana dokunduğunu söylemeliyim- ondan bu denli sevgi ve şefkat ummazdım'' der. Brecht ise yine kendini savunur ama Marianne bu kez ikna olabilecek gibi değildir. Aldatılma korkusu Marianne'nin yüreğine ok gibi saplanmış, yerleşmiş ve artık büyümüştür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder