Martin
Heidegger, '' dil varlığın evidir''der. Blog yazarı olarak bu nedenle aldığımız
eğitim alanları dışında blog yazarlığında amacımız kendimize ayna
tutmak...Günlük tutmak gibi de diyebiliriz. Hepimizin şu ya da bu şekilde
keşfettiğimiz veya keşfedemediğimiz hayat felsefesi içinde amacımız günlük
hayatı harmanlayacak yazılar yazmak...Okuyabilmek...
Zihnimizde
bir soru işareti oluşumu sağlayabilmektir.
Yazarların
rolü, konuları, dünya tarihi boyunca değişmiştir. İçinde bulunduğumuz dijital
çağ içinde yazarlık sosyal medya araçlarının yaygın kullanımının sağladığı
kolaylıklar ile internete ulaştığı an yazarlık birey için başlıyor. Bu yaygın
alışkanlık, yazarın işlevinin, kendini ifade etmek istediği düşünce
farklılıklarını kelimelerle, görsellerle iletmek.
Yazar,
söyleyecek şeyleri olan biridir. Gerçekten de söyleyecek şeyi olan insan geniş
çapta bilgiyi, düşünceyi aktarabilecek ve içinde bilgiyi çarpıtan yapılara en
az düzeyde yer veren iletişim araçlarını seçerler.
Bu
açıdan ele aldığımızda blog yazarının amacı çelişkili durumları yok etmek değil,
tersine, bunu olabildiğince kullanmak ve ''dilde varlık'ını, yaşadığı ülkede ve
''dünyadaki varlık''ını ifade edebileceği mecraya ulaşmak. Yaşanmış mutlak
değerlerini ve herkese seslenebilen özgürlüğünün gereği yaşanılmış olan
evrenselliğini daha fazla insana iletmektir.
Bu
açıdan ele aldığımızda dilimiz ve varlığımızla hayatı ve hayatları
şekillendiririz.
Blog
yazarlığının en öznel yanı ise her insan kendi dünyasını, evrene baktığı
düşünce penceresinden paylaşabilmektedir.
Günlük
hayatın içinde şöyle diyen insanlarla karşılaşmışızdır.'' Ah! Hayatımı
anlatsam, roman olurdu!'' Bu açıdan ele aldığımızda blog yazmaya başladığınızda
alın artık sizde bir yazarsınızdır.
Tıpkı,
benim gibi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder