9 Haziran 2024 Pazar

Bu Bir Boşluk

 O, soğuk bir kış masalının sona erdirecek milenyumu büyük bir merakla bekliyordu. Sanki milenyum geldiğinde, her şey düzelecek ve yeniden doğmuş gibi hissedecekti. Ancak içindeki kırıklıklar, dağların en derin yerlerine kadar işlemişti ve ne yapılırsa yapılsın, artık geri dönülemez bir noktaya gelmişti. Kırılmıştı ve dağların tüm bakırları onu tekrar bir araya getiremezdi.

Karanlık, köyünü sarmıştı, umudu getiren kişi bile bu karanlık tarafından yutulmuş gibi görünüyordu. O, sadece bir arkadaş değil, aynı zamanda bir kurtarıcıydı; dizeleriyle, sözleriyle çamurdan bir testi gibi şekillendirir, hayata anlam katar ve ruhlara ilham verirdi. Ama şimdi, o yoktu. Gidişinin nedeni ölüm değildi, asla buna cüret edemezdi, ancak deniz ürünü dağlarının parçalanmasını izlemek istemiyordu. Gitti. Ruhunda derin bir kırıklık hissediyordu ve daha fazla parçalanma günlerini görmek istemiyordu. "Sonra tekrar görüşürüz," dedi ve karanlık adasını döven dalgaların arasında kayboldu.

O an zihninde bir vizyon, bir rüya belirdi; özlemekle ilgiliydi. Ama biliyordu ki, bu hissettiklerinin ötesinde bir şey vardı. Ömrünce paylaştığı izler gibi, onun sözlerini hatırlaması gerekiyordu. Evde, büyük ve küçük oyuncaklar toplardı. O oyuncaksız yaşayamazdı. Oynamayan çocuk, çocuk değildir; ama oynamayan insan, içindeki çocuğu sonsuza kadar kaybetmiştir ve bu, onun için çok değerliydi. Ruhunda, büyük ve küçük hayaller topladı; onsuz yaşayamazdı çünkü rüya görmeyen kişi, gerçekten yaşamıyor demekti. Hayal kurmayı unutan insan, solmuş bir çiçek gibidir ve sonunu görmeden ölmüştü. Kalbinde ise, büyük ve küçük ritimler topladı; yaşamak istemiyordu çünkü sevmeyen insan, insan değildir. Ama sevmemiş bir insan, hiç tanımadığı bir hayatı sonsuza kadar kaybetmişti. Sevmeyi unutan insandan daha az insan olan kimse yoktur, dedi ve sessizleşti… Sonsuz boşluğa seslendiği çamurdan dizeleriyle.

Bu bir boşluk. İçimde derin, sonsuz bir boşluk. Bu bir boşluk. Hissediyorum, martı gibi uçarken izlerin sonlandığı yerde artık fırtınaların belirginleşmediği, doğuşların doğmadığı, buzlu güneşlerin ve alınların olmadığı yerde. Burada bir rüzgar saç örgülerini örüyor, dalga tepelerinde, unutuşta ve geçici uçurumda. Dalga tepelerinde, geçici uçurum ve unutuş. Geçici uçurumdan, dalga tepelerine ve unutuşa. Geçici uçurumdan, unutuşa ve dalga tepelerine. Bu bir başlangıç. Son değil. Kuzeye doğru, mavi, parlak... ve keyifli. Burada, bir geçmişin ve bir başkasının yattığı yerde. Nerede sadece mezar taşları yükselir. Onlar ki unutuşun orduları. Bu bir kurşun uçuşu. Bu bir boşluk.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Freud ve Kant İlişkisi

Sigmund Freud, İmmanuel Kant'ı derinlemesine incelemişti ve Kantçı aşkın idealizm teorisini, psikanalitik deneyimin temellerini değerlen...