"Dayanamıyorsan neden bizimle ortaklığa girişirsin? Uçmak istiyorsun ama başın dönüyor,"der Mephistopheles.
Faust, Ünlü Alman yazar Goethe'nin neredeyse tüm yaşamı boyunca yazarak tamamladığı bir yapıttır. Urfaust adıyla onsekiz yaşında başladığı oyunu, 1806'de Faust I ve 1832'de Faust II adıyla iki büyük bölüm halinde yazarak seksen üç yaşında ölümünden kısa bir süre önce bitirebilmiştir.
Faust, Ünlü Alman yazar Goethe'nin neredeyse tüm yaşamı boyunca yazarak tamamladığı bir yapıttır. Urfaust adıyla onsekiz yaşında başladığı oyunu, 1806'de Faust I ve 1832'de Faust II adıyla iki büyük bölüm halinde yazarak seksen üç yaşında ölümünden kısa bir süre önce bitirebilmiştir.
Goethe,
Faust'un konusunu çok eski bir öyküden almıştır.
Faust 16. yüzyıl başlarında gerçekten yaşamış bir adamın efsaneleşmiş hayatını anlatır. Çağdaş kaynaklardan bilindiğine göre Faust gezgin bir astrologdur, üstelik matematikçi bir bilgindir. Tanrıya dil uzatan sihirbaz bir bilgin olarak halk arasında adı çıkan Faust hakkında efsaneler uydurulmuştur. Halk kitaplarında geçen şekliyle bu efsanenin özeti şudur; Faust bir köylünün oğludur. İlahiyat okumak istemiş, dünya adamı (Weltmensch) olmuştur, matematikçi, hekim ve astrologdur. Öğrenim merakım tatmin etmek için şeytanla yapmıştır.
Şeytan Mephistopheles, ona sorduğu her şey hakkında bilgi vermeyi, dünyanın meydana gelişini, yıldızlan, insanların yaratılışını anlatmayı kabul etmiştir. Faust'a kainatta uçması, yeryüzünün ülkelerini tanıması ve hayatın zevklerini tatması için yardım edecektir. Faust efsanesinin anlatımında dini görüş açısı hâkimdir. Ama yine de bu efsane kahramanının kişiliğidir ki efsanenin dini havasına rağmen kendisini gösterir. Halk efsanesinin Faust'u din sınırlarını aştığı, ruhunu şeytana adadığı için kötü bir son bekler. Faust, aforoz edilmişliğin cezasını görür.
Şeytanla bahse giren insanoğlu teması önceki yüzyıllarda da birçok öyküye ve oyuna konu olmuştur. Goethe'den önce birçok yazar tarafından defalarca işlenmiş bir konudur Faust, Burada Faust'u önemli kılan Goethe'nin kendi tüm yaşanmış duygularını konu almasıdır. Hayatını öğrenmek ve bilmek üstüne yapılandırır. Nietzche, '' Goethe, sanatkarlar arasındaki büyük istisnadır: O,gerçek bir kabiliyeti sanki dünya için önemli ve belirleyici, mutlak ve en gerekli olmak zorundaymış gibi ahmaklık içinde yaşamamıştır. Gerçekten sahip olduğundan fazlasına sahip olduğunu iki kez düşünmüş ve yanılmıştır'' der. Aslında, Goethe'nin yanılgıları onu hiç rahata da erdirmemiştir.
Faust 16. yüzyıl başlarında gerçekten yaşamış bir adamın efsaneleşmiş hayatını anlatır. Çağdaş kaynaklardan bilindiğine göre Faust gezgin bir astrologdur, üstelik matematikçi bir bilgindir. Tanrıya dil uzatan sihirbaz bir bilgin olarak halk arasında adı çıkan Faust hakkında efsaneler uydurulmuştur. Halk kitaplarında geçen şekliyle bu efsanenin özeti şudur; Faust bir köylünün oğludur. İlahiyat okumak istemiş, dünya adamı (Weltmensch) olmuştur, matematikçi, hekim ve astrologdur. Öğrenim merakım tatmin etmek için şeytanla yapmıştır.
Şeytan Mephistopheles, ona sorduğu her şey hakkında bilgi vermeyi, dünyanın meydana gelişini, yıldızlan, insanların yaratılışını anlatmayı kabul etmiştir. Faust'a kainatta uçması, yeryüzünün ülkelerini tanıması ve hayatın zevklerini tatması için yardım edecektir. Faust efsanesinin anlatımında dini görüş açısı hâkimdir. Ama yine de bu efsane kahramanının kişiliğidir ki efsanenin dini havasına rağmen kendisini gösterir. Halk efsanesinin Faust'u din sınırlarını aştığı, ruhunu şeytana adadığı için kötü bir son bekler. Faust, aforoz edilmişliğin cezasını görür.
Şeytanla bahse giren insanoğlu teması önceki yüzyıllarda da birçok öyküye ve oyuna konu olmuştur. Goethe'den önce birçok yazar tarafından defalarca işlenmiş bir konudur Faust, Burada Faust'u önemli kılan Goethe'nin kendi tüm yaşanmış duygularını konu almasıdır. Hayatını öğrenmek ve bilmek üstüne yapılandırır. Nietzche, '' Goethe, sanatkarlar arasındaki büyük istisnadır: O,gerçek bir kabiliyeti sanki dünya için önemli ve belirleyici, mutlak ve en gerekli olmak zorundaymış gibi ahmaklık içinde yaşamamıştır. Gerçekten sahip olduğundan fazlasına sahip olduğunu iki kez düşünmüş ve yanılmıştır'' der. Aslında, Goethe'nin yanılgıları onu hiç rahata da erdirmemiştir.
Goethe,''bilmek yetmez, uygulamak gerek. İstemek yetmez, yapmak gerek'' der.
Evet!
Dünyanın, güneşin etrafında döndüğü teorisi kanıtlanmıştır. İnsan ise dünya
üzerinden güneşe baktığı zaman, güneşin kendi etrafında döndüğü yanılsamasına
kapılır. Siz, başkasının aklına mı sahipsiniz yoksa sadece kendi aklınıza mı
güveniyorsunuz? Eskilerin söylediği bir söz aklıma geldi: '' kimse kimsenin
aklını beğenmediği için, bir tek akla nazar değmez'' derler. Kimse
kimsenin aklını beğenmez hale gelinmedi mi... Dönüp bir bakın; ''bu işi benim
almam lazım, ben, ondan daha iyiyim '' içinde kötülüğün nüfuz denizinde fark
etmeden yüzüyoruz. Çırpındıkça da batıyoruz. Çünkü sistemin dışına çıktığınızda
yok olmaya mahkumuz. Tıpkı bir farenin labirent içinde gezinmesi gibi hayat
sürmüyor muyuz...Ama
en azından bugün için...
Herkesin bir yanının Faust olduğunu düşünüyorum, kendim
de dahil. Bu nedenle her an hazırızdır şeytanla pazarlık etmeye, ruhumuzu
satmak için. Ama şeytanın zayıf bir anınızda baştan çıkaramaması, teslim
alamaması için hazır beklemek, ruhumuzu ne karşılığında satacağımı
tasarlayarak. Yalnız ne karşılığında mı? Ne zaman, hangi koşullarda, nasıl
satacağımızı da öngörmeye çalışmak, o an için hazır beklemek gerekir. Bu yüzden
hiç teslim olduk mu? Olmadık mı Mepfisto'ya..? Her an teslim
olabileceğimizin bilincinde yaşıyor muyuz... Yaşadığımızı nasıl
anlarız? Güneşin kendi etrafımızda döndüğünü düşünerek teslimiyet kağıtcığını
kendi kanımızla imzalayarak mı...
Oysa ki, sistem içinde (insanın ahlaki sistemi) hakiki bir genel hoşgörü, en
sağlam şekliyle nasıl sağlanabilir: Eğer tek tek insanların ve toplumların özelliklerine
dokulmazsa, ama esas yararın, tüm insanlığa ait olmakla kendini göstereceği
kanaatine sımsıkı sarınılabilinirse... Böyle bir aracılığa ve karşılıklı
anlayışa sahip olunabilir. Hakiki bir kanaat, kalpten kaynaklanır, vicdanın
asıl yeri olan gönül, uygun olanla olmayan üzerine akıldan çok daha güvenilir
hüküm verir; akıl ise doğru noktaya isabet ettirmeden bazı şeylere nüfuz edip
belirleyebilecektir. Yine sistemin izin verdiği kadarıyla elbette! Oysa
aklımızla güneşin etrafımızda döndüğünü, kalbimizle sıcaklığını hissedebiliriz.
Kendine
saygı duymayı ve kendiyle barışık yaşamayı dileyen insandır, ama yine de
ruhunun alt üst olarak hissetmek zorunda olduğu bir sürü kusurlu şeyden, onun
dışarıya karşı hoş göstermekle her iki tarafa da huzursuz ve şüpheli kılan bazı
hatalardan üzüntü duyan iyi niyetli, kendine dikkat eden bir karakter, kendini
bu güçlüklerden kurtarmaya çalışacaktır da...Ama insanlar arasındaki
anlaşmazlıklar eğer inatla sabitleşmişse, insan farkeder ki, üzüntüden ancak
çalışarak kurtulabilir. Kusur için bir yarar hatta hep bir yedek aranabilir
nihayetinde bulunabilirde...İşte o zaman kendini yeni bir insan olarak
rahatlatmış olacaktır sistemin evrimleşmiş insanı olacaktır. Rahat
hissedecektir aklındaki kendine yaranmış odaklanmalarıyla...
Kısaca
Faust'un özetini vermeden geçmek olmazdı. Faust, kendisi için, tatmin olan her isteğin yenisini doğurduğunu tecrübeleriyle öğrenmiştir. Bunun için antlaşmanın şartını şöyle özetler: Eğer rahatlayıp köşeme çekilirsem, bu berim sonum olsun. Kendimden hoşlanmamı sağlayacak kadar bana dalkavukluk edip beni kandrırsan, beni zevkle aldatabilsen, bu benim son günüm olsun. Bir an, zamana, geçme, çok güzelsin dersem, beni zincire vurabilirsin, mahvolmaya razıyım.
Faust,
orta çağdan yeni çağa geçiş dönemini kapsamaktadır. Faust, felsefeyi,
tıbbı, doğa bilimlerini, teolojiyi araştırmış, gençlik ve olgunluk çağını
yeryüzünün sırlarını çözmek için tüketmiştir. Bütün hayatının muhasebesini
yapmakta ve sonuç olarak gerçeğe ulaşamadığını anlamaktadır, içerisinde asla
dolduramadığı bir boşluk ve binlerce cevaplayamadığı sorusu vardır. Bu esnada
şeytan, tanrıyla bir iddiaya girer. Şeytan; Faust’un içerisindeki ilahiliği,
erdemi, maneviyatı söküp atacağını iddia eder, yani beşeri zevklerden artık haz
alamayan Faust’u tekrar buna yönlendireceğini söyler, eğer bunu başarırsa tanrı
ona dünyanın hakimiyetini verecektir. Goethe aslında hikayesine dini
bir temelden başlamıştı, Şeytanla tanrı arasındaki anlaşmazlığa ve insanın bu
olaydaki rolünden…
Kısacası
kendi içimizde kaybolduğumuz Faust'u yani insanın ruhunun bencilliğini
anlamasını konu alır.
Şeytanla anlaşmaya varan Faust, insanın ne denli geri dönülmez yollarda asaletini korumaya çalışan insanı gözler önüne serer.
Trajedinin
birinci bölümünün son kısımında balyoz gibi kalbimize inerek kelime oyunlarıyla
bizi, bize hatırlatır.
Mefisto: İyi
düşün, unutmak yok!
Faust:
Bu işe yetkin tamdır;
Hiç
suç işlemedim.
Ahte
vefa uşağımdır.
Senin
mi ya da başkasının mı, ne önemi var!
Mefisto:
Hatipliğini nasıl da böyle hararetle abartıyorsun! Her kağıtçık iyidir. Bir
damlacık kanla imzalarsın.
Faust:
Bu sana yeterliyse, bu tatsız şaka bitsin.
Mefisto:
Kan, çok özel bir sıvıdır.
Faust:
Sakın korkma, bu antlaşmayı bozarım diye!
Atılalım
zamanın dalgalarına
Olayların
akışına
İstediği
kadar yer değiştirsin
Acıyla
zevk
Zaferle
yenilgi;
Yeter
ki insan durmadan çalışsın.
Goethe,
''sanat uzun hayat kısa'' sözü daha da bir anlam bulur. 65 yılda
tamamladığı eserinden sonra...Çünkü yaşamı boyunca kendi çelişkilerini kaleme
almıştır.
Daemmrich'lere göre Faust, "Her şeyi öğrenmeye aday özne" ile sadece "Bazı şeyleri düşünebilme yetisine sahip özne"; "Dünyaya bağlı özne" ile "Dünyayı zihin, gövde-bedeni ile zorlayan, onu aşmaya çalışan özne"dir.
Faust'u günümüz insanı ve toplumları için Alman felsefeci Spengler "Batı Toplumunun Çöküşü" isimli eserinde Batı kültür çevresini 'Faust kültürü' olarak tanımlayarak karakterize eder.
Daemmrich'lere göre Faust, "Her şeyi öğrenmeye aday özne" ile sadece "Bazı şeyleri düşünebilme yetisine sahip özne"; "Dünyaya bağlı özne" ile "Dünyayı zihin, gövde-bedeni ile zorlayan, onu aşmaya çalışan özne"dir.
Faust'u günümüz insanı ve toplumları için Alman felsefeci Spengler "Batı Toplumunun Çöküşü" isimli eserinde Batı kültür çevresini 'Faust kültürü' olarak tanımlayarak karakterize eder.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder